Papa, Gündem ve Ulusal Öz Saygı: Tarihin Işığında Kayıp Pusula

Yazarımız Müslüm SÖYLER'in Papa 14.Loi'nnin ziyareti kapsamında ülke insanının olaya bakışını analiz edip okurlarıyla paylaşıyor.

Kasım 29, 2025 - 11:37
 0
Papa, Gündem ve Ulusal Öz Saygı: Tarihin Işığında Kayıp Pusula

Memleketimizin siyasi gündemi, tıpkı İstanbul Boğazı'nın suları gibi, ne zaman sakinleşeceğini kestiremediğimiz dalgalanmalarla dolu. Ancak bu hafta, tüm dalgaları yutarak yüzeye çıkan öyle bir olay yaşandı ki; ne mazot zammı, ne tırmanan enflasyon ne de derinleşen ekonomik kriz kaldı ortada. Tek gündem maddemiz: Papa 14. Leo’nun ziyareti ve nezdinde yapılan ayinler...

Bu ani gündem değişimi, siyasetin ve medyanın hafıza silme gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Elbette, uluslararası misafirperverlik kadim bir geleneğimizdir, ancak bir devletin kendi dertlerini unutup, bir dini lidere adeta kırmızı halı serili bir şov alanı açması, ister istemez derin soruları beraberinde getiriyor.

İtibarı Kim Hak Ediyor?

Bu konuda sessiz kalmak, sayfama düşen "neden yorum yapmıyorsunuz?" sorularına cevap vermemek, beyhude bir çaba olurdu. Mesele Papa'nın ziyaret etmesi değil, zihniyetin yansıttığı çifte standarttır.

Bir yanda Diyanet İşleri Başkanımızın, yabancı bir ülkeye gittiğinde karşılaştığı zorluklar, hatta kendi ülkemizde bile zaman zaman "esir muamelesine" benzer eleştirilere maruz kalması gerçeği varken; diğer yanda Papa 14. Leo’ya kendi ülkesinden bile daha büyük bir "itibar" gösterilmesi... İşte mesele budur. Bir ulusun kendi değerlerine ve kurumlarına gösterdiği saygı ile yabancı bir figüre gösterdiği ihtimam arasındaki bu büyük fark, ulusal öz saygı kavramını ne kadar içselleştirdiğimizi sorgulatıyor.

Geçmişten Gelen Hassasiyet

Bu tartışmanın tarihi kökleri oldukça derindir. Yıl 1453... Fatih Sultan Mehmet Han ve dönemin devlet ricali, dini ve siyasi konularda keskin ve net bir tutum sergilemişlerdi. Cumhuriyet dönemi de kendi ulusal çıkarları ve hassasiyetleri doğrultusunda benzer tutumu sürdürmüştü.

Peki, günümüzde değişen ne?

İşte asıl ironi burada başlıyor: Geçmişte Osmanlı'yı karalama kampanyalarında en ön saflarda yer alan çevreler, bugün, Fatih'in o dönemdeki hassasiyetli tutumunun doğruluğunu sessizce paylaşıyor. Sanki "bir yanlış neredeyse on doğruyu götürdü" misali, politik manevralar uğruna tarihten öğrenilen dersler hiçe sayılıyor.

Ankara'dan İznik'e Uzanan Sır

Ziyaret için İznik'in tercih edilmesi de manidar. İznik (Nicea), Hristiyanlık tarihi açısından kritik öneme sahip konsillerin toplandığı yerdir. Ankara'nın siyasi bağları ile İznik'in derin tarihi ve dini yollarının atışması, aslında bugünün siyasetinin karmaşık hedeflerini gösteriyor. Acaba bu tercih, uluslararası arenada siyasi bir açılım mı sunuyor, yoksa tarihi ve kültürel zenginliğimizin diplomatik bir araç olarak kullanılması mıdır?

Gelecek ancak geçmişten öğrenilen derslerle ve bugünün istikrarlı duruşuyla inşa edilebilir. Şayet bir ülkenin gündemi, kendi ekonomik buhranlarından, mazot zamlarından hızla sıyrılıp tamamen dışarıdan gelen bir figürün şovuna kilitleniyorsa, siyasetin pusulası kaybolmuş demektir.

Öğretmenlerimizin, çiftçilerimizin ve emeklilerimizin gündemi, Papa'nınki kadar itibar görmedikçe; bu ülke, öz saygısını tam olarak kazanmış sayılmaz. Amacımız misafirperverliği sürdürmek, ancak bunu kendi değerlerimizi gölgelemeyecek bir denge içinde yapmaktır. Aksi takdirde, geleceğe taşıyacağımız tek miras, anlık siyasi çıkarlar uğruna feda edilmiş ulusal hassasiyet olacaktır.

Selametle...

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow