Ekonomi Nasıl Düzelir? Cevap Dışarıda Değil, Kendi Özümüzde Saklı!
Müslüm SÖYLER'in ''Ekonomi Nasıl Düzelir''? başlıklı köşe yazısı
Ekonomik krizler, zamlar ve bitmeyen enflasyon tartışmaları arasında, Türkiye olarak sürekli dışarıdan ithal edilen reçetelere ve yabancı gözlüklere bağımlı kalıyoruz. Oysa bir vatandaş, bir tüccar ve bir uzman gözüyle meseleyi kendi topraklarımızın gerçekliğinde ele almanın vakti gelmedi mi?
Temel sorun, vatandaşın talebi ile devletin ekonomik öngörüsünü aynı potada eritememekten kaynaklanıyor. Bu iki ucu birleştirdiğimizde ortaya çıkacak doğal ayar mekanizması, dışarıdan ithal, yapay formüllere olan ihtiyacımızı ortadan kaldıracaktır. Ne var ki, politikacılarımız ve ekonomistlerimiz hâlâ başka ülkelerin defterlerini karıştırıyor. Başka bir ülkenin ekonomik modelini birebir kopyalamak, o ülkeyle her yönden tam bir örtüşme gerektirir ki, bu sosyal, kültürel ve ahlaki kodlar dikkate alındığında imkânsızdır.
Kaybolan Ahlaki Kurallar ve Ticari Kaos
Türkiye, sosyal açıdan bakıldığında, nadir görülen zengin bir kültürel mozaiğe sahip. Bu kültürleri, inanç ve ahlaki kurallar çerçevesinde bir "sur" misali kontrol altına almadığımız sürece, iç düzenimiz sağlam bir zemine oturmayacaktır. Peki, bu düzenin en çok sekteye uğradığı alan neresi? Ticaret ve yaşam ahlakı.
Ne yazık ki, ticari geleneklerimizi, Osmanlı ve eski Türk geçmişimizin insan fıtratıyla özdeşleşen kadim değerlerini sorgulayan bir ekonomi uzmanı bulmak zor. Hayatımız adeta, her alanda "Türk patentine Avrupa damgası" vurulmadan ilerleyemiyor. En son, güçlü aile mefhumumuz bile Avrupa’nın dahi gerisinde kalacak şekilde çözülmeye başladı.
Adab-ı muhaşerat kurallarının hem yaşamsal hem de ticari düzlemde askıya alınması, ticari ahlak yoksunluğunu beraberinde getirdi. Ticari ahlak eksikliği, ticari zekâ ile birleşince ortaya tamiri zor bir kaos çıktı. Vicdanın ve dürüstlüğün terk edildiği bir piyasada, ne merkez bankası faizleri ne de dünya bankası reçeteleri çözüm olabilir.
Sadaka Taşı Felsefesi ve Vicdan Ekonomisi
Eğer bizi bozguna uğratan bu "cahiliye dönemi" illeti içimizden sökülüp atılmazsa, sadece ekonomik düzelme değil, insani bakış açımızdaki kaymayı bile onaramayacağız.
Oysa geçmişimizde, her mahallede bulunan "sadaka taşı" gibi dahiyane bir sosyal güvenlik mekanizması vardı. Bu sistem, ne aşırı zenginleşmeye ne de aşırı fakirleşmeye izin veren, zenginle fakir arasında sessiz bir köprü kuran bir denge unsuru idi.
Elbette bu öneriler dile getirildiğinde, kendilerini uzman addedenler tarafından "geri kafalı" veya "romantik" olarak lanse edileceğiz. Olsun. Bir memleketin vatandaşı olarak, doğru bildiğimizi, insan doğasına yakın olanı anlatmaya devam etmek görevimizdir.
İnandığımız din kuralları dahi bizlere: "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir," "Ticarette tartıya dikkat edilmesi gerektiği," ve "Yalan söylenmemesi gerektiği" gibi ticaretin temel ahlak kurallarını emretmiyor mu?
Tüm bu "dünya bankası, merkez bankası faiz oranları" gibi yapılar, sistemi kendi çıkarları için kullananların kurduğu bir tuzak olmaktan öteye gidemez.
Artık vakit, tüm ekonomistlerin, din adamlarının, tüccarların ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya gelerek "insan doğasına yakın olan" ekonomik ve ahlaki kuralları tartışmaya açma vaktidir. Ekonomiyi düzeltmek istiyorsak, önce bozulan ahlaki ve ticari vicdanımızı tamir etmeliyiz. Cevap, yurt dışındaki laboratuvarlarda değil, kendi öz değerlerimizde ve kadim ticaret ahlakımızda saklıdır.
Tepkiniz Nedir?