DEĞİŞİME AYAK UYDURAMAYAN "İSTEMEZÜKLER" VE TÜRKİYE'NİN İLERLEYİŞİ
Yazarımız Müslüm SÖYLER'in Türkiye her şeye rağmen ilerleyişini sürdürecektir konulu makalesi...
İnsanoğlu, fıtratı gereği değişime ve yeniliğe açık bir yaratılışa saiptir. Bu temel gerçek karşısında, değişime direnmek ve aksinde ısrar etmek, insan doğasına aykırı bir duruş sergilemektir. Toplumlar da tıpkı bireyler gibi, kendilerini sürekli yeniledikçe gelişir, statükoya bağlı kaldıkça geride kalır. Yeniliğe kapalı toplumlar, çağın hızına ayak uyduranların her daim peşinden koşmaya mahkumdur.
Türkiye’nin yakın geçmişine baktığımızda bu değişimin somut örneklerini görmek mümkün. 1960'lı ve 1970'li yıllarla bugünü kıyaslamak, adeta farklı yüzyılları karşılaştırmak gibidir. O dönemlerde haberleşme mektuplar ve ankesörlü telefonlarla sınırlıyken, yolculuklar saatler sürerdi. Sofralar mütevazıydı; aynı tastan su içilir, aynı tabaktan yemek yenirdi. Tek kullanımlık peçeteler yerine defalarca yıkanan havlularla eller silinirdi. Ancak ilginçtir ki, o dönemler daha mutluyduk, daha huzurluyduk ve daha kanaatkârdık. Lakin unutmamak gerekir ki, insan fıtratı değişim ve yeniliğe açık olarak kodlanmıştır. Bu kodun ayarlarıyla oynayanlar ise ne yazık ki hem kendine hem de topluma ihanet etmektedirler.
Geleceği Baltalayan Zihniyet: Frenleme Sistemi
Mevzunun ana hatlarına geldiğimizde, geleceğe yön verenleri baltalamaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Yapılan hiçbir yenilikten hoşnut olmayan, her gelişmeye bir "sakatlık" vurgusuyla yaklaşan, olumludan ziyade olumsuzluklara kucak açmış bu zihniyet, Türkiye’nin hızına ayak uyduramadığından sürekli bir frenleme sistemini tercih ediyor. Sistem gaza bastıkça, bu malum zihniyet ısrarla frenlemeye çalışıyor; böylece hem daha fazla yakıt tüketiyor hem de varılacak hedefin varış zamanını geciktiriyor.
Bu zihniyet, yol yaparsınız "ne gereği var, yollardan öncelikli durumlar var" diyerek karşı çıkar. Havaalanı inşa edersiniz "bu kadar havaalanında ne uçuracaksın" diye tempo tutarlar. Savunma sanayisinde ilerleme kaydederseniz, "oyuncaklarla oynuyorsunuz" diyerek durumu ajite etmeye çalışırlar. Havacılık alanında kaydedilen gelişmelere motorunu veya imalatını bahane edip pranga vurmaya yeltenirler. Sağlık ve eğitimde hizmet alanları açarsınız, "buna ne gerek var" diye tepinip dururlar. Doğalgaz ve yeraltı kaynakları konusunda dört bir yanımızdan çıkarılanları görmezden gelip, kendi kaynaklarımızı dahi karalama kampanyasına girişirler.
Kendi başlarına bir yenilik ortaya koyamadıkları gibi, yenilik peşinde koşanları da engellemeye yemin etmişçesine hareket ederler. Onlar, öyle bir bakış açısı ve yaşam modunda yolculuk ediyorlar ki, köylü ve çiftçiye ikinci hatta üçüncü sınıf muamelesi yaparlar. Uçtukları uçaklarda bile yanlarında köylü ve çobanın uçmasını istemezler. Bugünün Türkiyesi’nde vatandaş arasında ayrımcılığın olmadığını gördükçe çıldırırlar. Ellerindeki imkanların aynısı köylü ve gariban vatandaşta olsa, kıskançlıktan kendilerini kaybederler.
Seçimlerde bile köylünün ve çobanın verdiği oyları küçümseyip, o kesimin oylarıyla iktidar olan bir zihniyete "istemezük" diye tempo tutarlar; hem de halkın sanatçısını halka karşı kullanarak.
İşte bu "istemezükler", 1940'lardan beri ülkemizin ilerlemesine dur diyen takozlardır. Ancak Türkiye, onlar istemese de ilerleyişini sürdürecektir. Ergenekon Dağları arasında bile çıkış yolu bulan, kendisine bu çıkış yolunu gösteren liderler bulan Türk Milleti, kafası ve bedeni geriye çalışanlara rağmen gelecek yüzyılın lider ve sözü dinlenen bir ülkesi olacaktır. Bu, Türk Devleti’nin mümtaz ve geniş perspektifli kuralları neticesinde gerçekleşecektir.
Tepkiniz Nedir?