‘BİZE BİR ÖMÜR DAHA LAZIM USTA’
Gazetemiz yazarlarından Eczacıve araştırmacı Naci Konyar'dan yaşam üzerine güzel bir makale...
Naci Konyar
Sait Faik Abasıyanık ‘Neden yazıyorsun’ sorusuna en samimi cevabı veren adam; ‘Tütüncüye koştum, kağıt kalem aldım, kalemi yonttum ve öptüm. Yazmazsam deli olacaktım’ diyen adam…
Sessizlikle de ilgili güzel bir tarif vardır; ‘Sessizlik bozulmamış zamandır.’ Onu hayatımızın içinde biraz daha fazla tutmamız lazım. Ahmet Hamdi Tanpınar bunu ‘Kendi içimize kaçmak’ olarak tabir ediyor. İnsan her daim insanlarla ülfet ederek yol yürüyemez, arada bir uzlet de lazım.
‘Kendi içimize kaçarak’ yapmış olduğum tatilin uzlet köşesinde Sait Faik kadar olmasa da 4 Haziran’dan buyana yazı yazmamanın eksikliğini duydum. Tatil dönüşü bir kamyonun arkasında okuduğum ‘Bize bir ömür daha lazım usta’ yazısı ile bu uzlete son vererek bir aforizma cümleyi okuyucularıma yorumlamak istedim.
Aforizma kelimesi; özlü çarpıcı aykırı söz manasına geliyor. Az kelimeyle harika şeyler söylemeye yarayan, yol işareti olabilen ve düşünce kapılarını açan bir anahtar aforizma.
Yazımızın başlığı da bir aforizma. Bir kamyon arkası yazısı. Çileli, meşakkatli bir hayatın isyan cümlesi. Yaşadığı hayattan hoşnut kalmayan bir yurttaşın kamyon arkasından feryadını ve musmul bir hayat isteğini anlatıyor.
Bir ömür daha talep eden vatandaşa nasıl hak vermezsiniz?
İletişimimiz ve ilişkilerimiz sosyal medyadan ve TV ekranlarından ibaret hale geldi. Toplum her yeni güne yeni bir skandalla uyanıyor. Edebi, adabı ahlakı saygıyı uyumu unuttuk. TV ekranlarında analiz diye dedikodular, iftiralar, yorum diye tetikçilik yapılıyor. Fikirlerin yerini dedikodu, tartışmanın yerini onay, eleştirinin yerini suçlama aldı. Devlet işleyişinde liyakat yerine sadakat hakim oldu.
Bu topraklarda diploma bilgi ve becerinin simgesi olarak bilinirdi ve yıllarca öğrenmenin araştırmanın, kendini geliştirme sürecinin belgesiydi. Eğitim ve diploma daha iyi bir hayata alın teriyle çalışıp ulaşmanın insan olarak yoksulluğu, yoksunluğu aşmanın ahlaklı insan olmanın gerekmediğinin ilanıdır. Ya da paran varsa her şeyi yapabilirsin, ahlaksızlığın ayıp ve suç olunmadığının kabulüdür.
İleri demokrasilerde birey aidiyetiyle değil, bireysel yetenekleriyle değerlendirilir. Bir ülkede tok olanlar da, aç olanlar kadar bağırıyorsa o ülkede kaybolan şey adalettir.
Siyaset dürüstçe yapılması gereken toplumsal bir hizmet iken, siyasetçiye dünyalık getiren bir kaynağa dönüşmüş ise, o toplumda adalet için önce siyasetin etiğini, sonra hukukunu tedaviye almak gerekir.
TV ekranlarından yazılı basından izliyoruz. Feşmekan belediyenin başkanı, yardımcısı, meclis üyesi seçildiği partiden istifa etti. İktidar partisine geçti. Sadakatleri ihtiyaçlarına paralel değişen insanlarla yola çıkılmamalı.
Bugün ihtiyacımız olan şey, basit bir iktidar değişikliği meselesi değildir. Toplumsal iklimin değişmesi meselesidir. Çünkü mevcut iklim sadece kurumları değil, değerleri, ortak hayallerimizi de çürütüyor
Anadolu insanının kültürü irfanı ve bilgeliği bir mirastır bizlere. Yazımıza ser-levha yaptığım cümle; benim kuşağımdan 60-70 yaş arası olanlar yani her şeyiyle olmasa da ‘Eski Türkiye’yi özleyenler özverili, diğergam, paylaşmayı bilen, adil davranan, cumhuriyetin ve milletin değerlerine saygılı, hakkından fazlasında gözü olmayan, en önemlisi de utanma diye bir duygunun varlığından haberli, çoğunluğunu orta sınıf halk çocuklarının oluşturduğu kuşağa mensup insanlarımızın haykırışıdır.
Evet bir neslin en güzel günleri ‘Ne olacak bu memleketin hali’ şekvasıyla geçti. Güzel günlere hasret kaldı. ‘Bize bir ömür daha lazım usta’ diyenler haksız mı?
Bayburtlu Zihni’nin söylediği gibi; ‘Gama tebdil oldu ülfetin çağı’
Oysa onlar çok şey istememişlerdi. Tıpkı Yaşar Kemal’in dizelerindeki gibi;
Alt tarafı bir çiçek koklayıp
Bir hayvan sahiplenip
Birkaç insan tanıyıp sevip…
Gidecektik dünyadan
Nasıl kötü bir döneme denk geldi ömrümüz
Vicdansızların, canilerin, nefretin cehaletin ortasına düştük…
Gelecek nesillere sıkıntı ve dertlerden ırak güzel ömürler huzurlu ve mutlu günler diliyoruz.
Tepkiniz Nedir?
