Dünya, tarihin en acımasız sayfalarından birine tanıklık ediyor. Uygur’da Çin, Filistin ve Gazze’de İsrail… Uygar dünyanın gözleri önünde, katliamlar yaşanıyor, her çocuğun yaşam ve özgürlük hakkına pranga vuruluyor. İşte böyle bir dünyada, "insanlık adına sanat yapan" bizlerin sanatçıları ne yapıyor?
Kimi yemek yediği masaya çıkmış, bir elinde alkol, diğerinde bilmem ne, masadaki tespih ve bazı sembollerle erotik pozlar veriyor. Bir diğeri sahnede edep ve ahlaktan uzak hareketlerle izleyicilere cinselliğinin detaylarını sunuyor. Ne yazık ki, bu sırada katliam yapan ülkeler ve onlara yakın duran bazı sanatçılar, ironik bir şekilde bu durumlara sitem eden paylaşımlar yapıyor. Atalarımızın dediği gibi, "at izi it izine karışmış" bir haldeyiz.
Kedilerin Öğrettiği Yaşam Hakkı Dersi
Bu karmaşanın ortasında, Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanımefendi, ABD Başkanı Trump'ın eşine bir mektup yazarak "her çocuk huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşama hakkına sahiptir" diyor. Bu sözler, aklıma çalıştığım şantiyedeki kedileri getirdi. Doğum yapan her kedi, yavruları için nasıl da güvenli bir yer arıyor. Bulduğu yer biraz tehlikeliyse, daha güvenli bir yere onları taşımak için büyük bir çaba sarf ediyor. Bu bile, bize yaşam hakkı konusunda bir ders veriyor.
Sokakta aç kalmış bir kedi için çaba harcayan duyarlı insanlar varken, onlarca çocuk ölüm, şiddet ve açlık üçgeninde yaşam mücadelesi veriyor. İşte tam bu noktada, “insanlık ve toplum için sanat yapıyorum” diyen ve bu insanlar üzerinden para kazanan sanatçılar bu duruma sessiz kalıyorsa, sanat kelimesini ağızlarına almamalılar.
Sanat ve sanatçının utanması gereken asıl durum, o şarkıları söyledikleri sahnelerin gelecekteki alkışlarına eşlik edecek çocukların yangın yerinde yalnız bırakılmasıdır. Toplumdan ve çocuklardan aldıkları ilhamla sanat yaptığını iddia eden bu kişiler, en çok ihtiyaç duyulduğu anda sessiz kalıyorsa, bu halden utanması gereken bizler değil, bizzat kendileridir. Sanat, yalnızca estetik kaygılarla var olamaz; aynı zamanda insanlık için bir vicdan sesi, bir haykırış olmalıdır. Aksi takdirde, sanatın ne anlamı kalır ki?