Muallakta kalan her düşünce insana acı verir, kahır verir ve akabinde ümitsizlik aşılar. Bu düşünceler insan hafızasında olduğu gibi sosyal yapıyı da böler ve bir araya getirme formüllerini de gittikçe tüketir. Tıpkı yarım yüzyıldır kulaklarımıza fısıldanan ‘’Kürt Sorunu’’ misali…
Aslına baktığımızda böyle bir sorun var deyip Kürt halkından destek alma çabaları içinde olanlara şunu sormak gerekir !
Neden size göre Kürtler sorun oluyor ?
Ve neden Kürtleri sorun görenler yine onlardan destek bekliyor. Bu bir çelişkiler yumağı değil mi ?
Bana sen sorunlu birisin ! diyen biri bana nasıl yaklaşabilir… Bu mantığın içerisine beni sorunlu görenlerle iyi ilişkiler olmam beklenebilir mi ? Lakin şu an siyasi alanda bu formül ne yazık ki işlerlik görüyor. Ya yanlış söz doğru uygulama var ortada, ya da doğru söz yanlış uygulama.
Bir diğer konu ise entelektüel bakış açısının aynı düzlemde yer alması. Ülkenin ekonomisi, kalkınması ve nasıl daha güçlü oluruz akımlarının beyinlerden düşünce süzgeci eşliğinde yazılara aktarılmasında dahi aynı sorunlarla karşı karşıyayız.
Ülkemizin sözde çok okunan yazarlarına ve yorumcularına bakıyoruz, dertleri üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğunu alenen görüyoruz.
Yabancı gazetelerin köşe yazarlarına ve yorumcularına baktığımızda belgesel çekimlerini kağıda aktarırcasına bir çaba sarf ettiklerini görüyoruz. Lakin bizim cenaha baktığımızda benim elimde senin gözün, senin gözünde benim elim var teraneleri. Okura bilgi akışı sağlayacak hiçbir satır yok.
Sözün özü ve kısası…
Ülkemizde hiçbir zaman ‘’Kürt Sorunu’’ olmamıştır. Ülkemiz ve o Kürt Sorunu var denen bölgeler ve o bölgelere bu durumu sorunmuş gibi göstermeye çalışan dış güçlerin oyunlarında ortak olan aktörlerin yazdığı bir ‘’Terör Sorunu’’ vardır. Maalesef bu durumu anlamayan, ya da anladığı halde siyasi gelecek için piyon olmaya amade siyasilerimiz var.
Bu kadar büyük oyunların ve aktörlerin olduğu sinsi planları reklam edecek köşe kapma yarışmasına giren entelektüel yazar çizerlerimizde olmalı (!) değil mi ?
Selametle…..