Evet buna canı yürekten inanıyorum.
Ne Osmanlı’ya saldıran sahte Atatürkçüler…(Atatürk zaten bir Osmanlı Paşası değil miydi?)
Ne de Atatürk’e saldıran sahte dindarlar...( Dinde zorlama yoktur, şiddet asla gerekmedikçe önerilmez ve ölünün arkasından konuşmak caiz değildir)
Türk Devleti’ni taşla, sopayla ve silahla yıkamayacağını anlayan hasımlarımız rotayı kendi içimizde oynadıkları oyunlara çevirdiler.
Önce bir sağ-sol kavgası senaryosuyla milletimizi bölmeye çalıştılar, kısmen bölseler de devleti ele geçirebilecek kadroya ulaşamadılar.
Sonrası örf, adet ve geleneklerimizle bütünleşmiş inanç temelleriyle oynadılar. Bu oyunun en fark edilen tarafı başörtüsü üzerine yazılmış ve sergilenmişti. Başörtüsü oyunu inanan gençlerin üstün sağduyuları ile pasifize edildi.
Baktılar bu senaryo da ‘’Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması’’ misali tutmadı. Başka senaryolar peşine düştüler.
Bu defa ‘’Peygamber Ocağı’’ diye adlandırılan güzide ordumuzu hedef aldılar. O kadar derin bir senaryo hazırlamışlar ki, tabiri caizse ilmek ilmek dokumuşlardı. Operasyon ve sahne mükemmel hazırlanmıştı. Oyuncular derseniz öyle profesyonel yetiştirilmişlerdi ki, sahtesi gerçeğinden bir adım önde gidiyor gibiydi. Ama unuttukları bir şey vardı!
‘’Bir Türk Dünyaya Bedeldir’’ sözü... Bunu sadece sözden ibaret sanmışlardı.
İşte o ''Bir Türk'' operasyon için düğmeye basan parmağı öyle bir kırdı ki, yere düşerken kıpırdayamadı.
Peki durdular mı?
Tabi ki de hayır…
İçeriyi ateşe veremeyen güçler dışarıdan, yani ev sahibine zarar veremeyen şeytanlar komşularıyla uğraşmaya başladılar. ‘’Komşuda pişer, bize de düşer’’ atasözümüzü iyi özümsemiş olacaklar ki bu yola baş vurdular.
Peki ya ne oldu?
Şimdi işin içinden çıkamaz bir hal aldılar. Kendi kazdıkları kuyuda boğulmak üzere senaryo uzadıkça uzamaya başladı.
‘’Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir’’ hesabı bu saatten sonra köteği yiyen cenah hep kendileri olacaktır. Çünkü ‘’keser döner sap döner, gün gelir hesap döner’’ demiş atalarımız.
Ortadoğu’da yaktıkları ateş onlara öyle bir sıçradı ki, küllerinden adalet ve hakkaniyet doğacağı aşikardır. Tıpkı güneşin batıdan doğması gibi.
Ah birde şu geçmişi kurcalayıp geleceğimizi karartmaya çalışan içimizdeki haşereleri hakettikleri yere tıkabilsek. İşte o zaman yedi düvele söz geçiren Türk Devleti yeniden dirilecektir.
Selametle…
Müslüm Söyler