Uzun soluklu bir iktidarın varlığıyla koca bir ömrün çeyreğini geride bırakıyoruz. Bizler yani yaş ortalaması 40’ın üzerinde olanlar hep koalisyonların olduğu siyasi tabloları izledik. Gençler, yani yaş ortalaması 30 ve altında olanlar ise mevcut iktidardan başka yönetime şahit olamadılar. Bu durum onların lehine mi, aleyhine mi onu tespit etmek çok zor.
Siyasetin kelime manasına bakarak siyasetçileri övmek ya da yermek çok zor. Çünkü siyaset kelime manasından o kadar uzaklaştı ki; gerçek manasını geri çekebilecek bir mıknatısa ihtiyaç duyulabilir.
Sorun+yönetim+çözüm=siyaset Ya sonuç… Acaba gerçekten amaç, beklenti ve sonuç yerli yerine oturuyor mu?
Tabi burada sadece iktidardan bahsetmek durumun tam gerçeğini yansıtmaz. İktidar ve muhalefet açılımını iyi idrak edebilmemiz gerekiyor.
Konuya şöyle bakalım.
Bir futbol takımı, taraftarları ve gözlemciler.
Futbol takımı ne kadar başarılı olursa taraftarlar o kadar memnun kalırlar destek ve tezahüratta bulunurlar. Tarafsız seyreden gözlemci de kağıda gerçekleri not düşer.
İşte bu nokta da muhalefet devreye girer. Yani diğer rakip takımlar. Takımın performansına, taraftar desteğine ve gözlemciden çıkacak sonuca bakarlar. Bu duruma göre de pozisyon alıp çalışmalarına devam ederler. Doğru olan da bu değil mi?
Doğru olan bu ise, yanlış olan nedir? Acaba !
İşte burayı iyi analiz etmek gerekir. Yanlış olan, hem siyasetin doğrultusuna sokulan çomak, hem pozisyon almayı beceremeyen rakipler ve buna bağlı oluşan yanlış stratejiler. Sonrası gençliğin kafasını bulandıran ‘’sahte gerçekler’’…. Sahte gerçekler siyasette alternatifi göremeyen gençlik için en büyük tehlikedir. Çünkü doğruyu bile yanlış algılamasına, yanlış algının ardından büyük hatalara sebebiyet vermesine neden olacaktır. Ne iktidarı anlayabilecekler, ne de muhalefete içtenlikle inanabilecekler. Teoriler, yalan yanlış yorumlar içerisinde gezinecekler. Çünkü, o genç dimağlar çok sevdikleri ilim adamları, uzmanlar ve yazarların bilimsel başarı ve eserleri içerisine gizlenmiş, siyasi kalıplara bürünmüş dar ama estetik açıdan mükemmel görüntü verilmeye çalışılan zahiri alanlarda sıkışacaklardır.
Bence Türk siyasetini okumaya çalışan yazar çizerler bu konuda çok ama çok yetersiz. Ya da bilerek kendilerini ‘’yetersiz bakiye’’ olarak gösteriyorlar. Çünkü para kazanmanın yollarından biri haline gelen bir sektöre bulaşmışlar. Siyasetin ‘’yönetmek’’ olan alt yapısını insan ve toplum yerine ‘’parayı yönetme’’ye doğru taşımaları sorunun ana hatlarını ortaya koymuştur. Şu anda Türk siyasi arenasına bakıldığında siyasetin yönetme anlayışından iyice uzaklaştığını görüyoruz. Buna yazar çizerler de dahil. Kişisel menfaat ve bu menfaati dürtükleyen siyasi tarafların hedefleri doğrultusunda kalem oynatıyorlar. Milletin anlayış ve beklentilerinden tamamen uzaktalar.
Siyasi yorumlar bile yavan ve içi boş.
Bir akıl sahibi olarak düşünün, bir yanda iktidar diğer yanda 6’lı bir masa. Ortada muhalefet yok. Bu masadan biri bu durumdan rahatsız. Tam çıkmak isterken, iktidardan bir davet geliyor !!!
Şimdi bu kişi ekibiyle masadan ayrılsa ‘’iktidara yamanmaya çalışıyor’’ söylentileri çıkacağından karar verme iradesini de kaybediyor. Burada iktidarın siyasi manevrası müthiş denecek bir akıl ürünü. Ya 6’lı masa! İşte orası muamma.
Bu durumu bile dile getirebilecek doğru düşünceyi ortaya koyma hafızaları bile kayıp.
Bu kayıplar içerisinde ne yazık ki, çok ama çok yazık ki gençliğin iradesini çalmaya çalışanlar tamamen kayıp. Bu kayıbın adını da kendileri koyuyor…
''Z Kuşağı''…
Yani Zihniyle oynanan bir gençlik…
Hodri meydan !
Gelin bakalım benim irademi çalın kolaysa…
İlkokul yıllarımda okumayı ilk sökmeye başladığım zamanlar köyün duvarlarına yazılan yazılar ve o zamanın büyüklerinin konuşmalarıyla aldığım bilgileri yoğurup bir davaya inanmışlığım. Ve hala o inancımın ve davamın izinden bir dirhem sapmam olmadı. Olamazda.
Siyaset mi dediniz...Her şey o kadar net bir halde orta da ki, görmeyenler sadece kalp gözü kapalı olanlarla sınırlı değil...
Müslüm Söyler