Yıllarca mikrofonlardan haykırdık. Bazen konuklarla tartışarak, istişare ederek, bazen de gazete köşelerinde konuları derinlemesine irdeleyerek. Hatta Engelli Dernek Başkanları, yetkililer ve gönüllü kuruluşlarla özel programlar gerçekleştirerek. Yaptığım radyo ve tv programları neticesi ödüllere layık görüldüm. Anlatılanlar ve çözüm beklentileri yetkililere ulaşsın diye ne kadar sosyal medya hesaplarımız varsa hepsinden tüm engelli dostları etiketliyerek paylaşımlar yaptım. Lakin bu sadece konuşulanlar olarak bir kulaktan girip diğerinden çıkar oldu. Aldığımız ödüller ise biblolar halinde sadece vitrinlerimizi süsledi. Halbuki bizler öylesine konulara parmak basmış, öylesi sorunlara çözüm önerileri sunmuştuk ki, birileri duyar sorunlar çözülür bizlerde vesile olmuş olmanın hazzını tadarız diye düşündük. Ne yazık ki ödüller ve heykelleşmiş plaketler verilip geçiştirildi bu çabalarımız. O başarılar yetkililerce asla değerlendirilmedi. Bakınız şimdilerde ekonomik krizin faturası da engellilere kesilmeye çalışılıyor. Çünkü en kolay yol bu. Tabiri caizse kaşıkla verilen şimdi kepçeyle geri alınmaya çalışılıyor. Halbuki bizler ne zor şartlarda programlar sunduk, maddi durumumuz iyi olmasa da zoru başarıp, konukları evlerinden alıp stüdyolara getirdik. Amacımız devlet ve onu oluşturan milletin elele verip doğru işler yapmasına vesile olmaktı. Şimdi bakıyoruz, önceleri iki yılda bir değiştirme hakkına sahip olduğumuz araçlarımızı önce beş yıla krizi bahane aderek te on yıla çıkarmaya çalışıyorlar. Uluslararası engelli hakları nezdinde kazandığımız hakları, uygulamaları sanki bizlere sunulan bir mükafatmış gibi geri almaya kalkıyorlar. Neredeyse Araç alımlarında sağlanan ÖTV hakkımız bile elimizden alınmaya çalışılıyor. Öncelikle şunu belirteyim, sabahları işe giderken, akşamları da dönerken sağ şeridi ihlal eden onlarca çakarlı lüks araçlar ekonomiye yük olmuyorlar mı. Bildiğimiz kadarıyla bu sağ şeritler acil ve önemli durumlarda kullanılmıyor mu ? Eğer öyleyse sabah iş saati ve akşam iş çıkışı her vatandaş gibi o araç sahipleri de zamanında çıkıp işlerini göremezler mi. Hiç bir ülkede böyle bir uygulama yok. Adamlar öndeki araç nedir, kimindir, aciliyeti var mı diye bakmadan sellektör yakıp, siren sesleriyle sıkıştırıp ortalığı karmaşaya çeviriyorlar. Bu hengamede can kurtaran ambulanslar bile şerit dışında kalıyor.
Biz toplumu farkındalık çemberine dahil etmeye çalışırken, yetkili merciler bizi çember içinde daraltmak için olanca gücüyle bastırıyor. Yıllar öncesi engellilerin protez bacak konusundaki sıkıntılarını anlata anlata dilimizde tüy bitti. Sonrası engelli rapor alımlarındaki zorlukları, araç alımlarında uygulanan yanlış prosedürleri, toplu taşımada yaşanan zorlukları, kaldırımlar ve bina girişlerindeki sorunları tek tek dile getirdik. Bunları uygulamaya koyabilmek için bürokratlar ve vekilleri meclise gönderdik. Kimi şarkı söyledi, kimi yarışmalara katıldı, kimileri de oturup bekledi. Adam engelli haklarını savunup projeler üreteceğim diye vekil seçilir, vekil olunca ya kitap yazar, ya da film senaryosuna girişir. Maalesef iş reklam ve şova geldi mi mangalda kül bırakmıyorlar. Ampute Milli takım şampiyon olur, sadece milli takım ekibi her türlü imkana kavuşturulur, milli takımı oluşturan diğer kulüpler bu durum neticesi deplasmana çıkacak imkan bulamaz hale gelir. Acınası bu kulüplerimize de kimse çözüm aramaz. İşte bunları da anlattık yıllarca.
Ya arkadaş, bu ülkede insanlar ne zaman kendi uzmanlık alanlarında meslek sahibi olacak söyler misiniz.... Arkasına vekil, bakan yada bürokrat alan, menfaati uğruna her işi yapmaya kalkışır. Biz ve bizim gibi düşünenler faydalı projelerle bir şeyler yapmaya kalkarız. Bu dediğimiz nokta da kendi partimiz dahi bizi görmezden gelir.
Konuyu gereksiz yere fazla açmaya gerek yok, maksadı muhabbetimizi tek bir cümleyle bağlayalım;
''Eğer; liyakat, bilgi ve beceri ekseninde yerine oturmazsa, telafisi olmayan problemlerle uğraşır dururuz.''
Müslüm Söyler