“Yeni sistemin bir gereği olarak takdim edilen ittifaklar ve ittifak partilerinin kendi ideolojik-fikri hususiyetlerini anlamsızlaştırdığı bir siyasal gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.
Sorumuz, fikirsiz bir iktidar veya muhalefet olur mu, sorusudur.
Buna cevap olarak da,Türkiye’de bir takım iç ve dış güçler tarafından siyasetin melezleşmesi arzulanıyorsa, fikirsiz iktidar da olur, muhalefette olur diyebiliriz. Çünkü siyasi hayatımızdaki gelişmeler bize bunu göstermektedir.
Melezleşme botanik ve zooloji bilimine ait bir kavram. Küreselleşme odaklı çalışmalarda sosyal bilimciler kültürel melezleşmeye, çalışmalarında atıf yapıyorlar. Bu küreselleşmenin etkilerine sıcak bakanların sahiplendiği bir kültürel melezleşmedir.
Bizim fikirlerinize göre post modernleşme kavramı olarak melezleşme, milli kültürleri ve kadim gelenekleri tahrip edici bir yaklaşımdır ve sadece kültürle sınırlı değildir.
Siyasete de sirayet eden melezleşme, yayılma özelliği gösteren ve karşısında durulması gereken bir olgudur. Siyasette melezleşme derken farklı siyasi fikirlere sahip, farklı ideolojik eksenli siyasi yapıların eklemleşerek bulanıklaştığı, fikirlerin ve değerlerin geri plana atıldığı ittifaklar içinde eritildiği bir süreci kastediyoruz.
Dünyaya bakışları, ideolojileri, eğilimleri, sosyolojik tabanları birbirinden farklı partilerin ittifaklar adı altında birlikte hareket etmeye zorlanması, sistemin siyasi yapıları buna mecbur bırakması siyasette de melezleşmeye işaret ettiğini düşünüyoruz.
Siyasetin melezleştirilmesi süreci, siyasi yapıları iç içe geçirirken onları var eden fikirleri de buharlaştırıyor. Siyasi yapılar, ittifak dayatmaları içinde karışıp, kaynaşıyor ve özlerinden uzaklaşıyor. Siyasi melezleşme partilerin yapısını, işleyişlerini, fikirlerini ve ideolojilerini dönüştürürken siyasi kimlikleri de eritiyor.
Siyasi kimlikler bulanıklaşıyor, silikleşiyor…
İdeolojiler, kadrolar, parti programları önemini kaybediyor.
Siyasi söylemlerin içi boşalırken siyasi gruplar işlevsizleşiyor...
Siyasi kimlikler ve yapılar zıt kimlik ve yapılarla bir araya getirilmeye zorlanarak kaynaştırılıyor, yeni siyasi melez kimlikler oluşturuluyor.
Zıt siyasi kimlikler arasında kurulan siyasal etkileşim ve ortak mücadele ruhu zıtlıkları törpülerken savunulan fikirler esnetiliyor, kimlikler kimliksizliğe sürükleniyor.
Siyasi yapılar içinde bulundukları ittifakın uyumu adına inanmadığı değerleri, politikaları, uygulamaları savunmak durumunda kalıyor.
Dolayısıyla melezleşen siyaset; bir milliyetçi ile bir ümmetçiyi, bir sosyal demokrat ile milliyetçiyi, bir Atatürkçü ile bölücüyü aynı ittifak da işlevselleştirebiliyor.
Siyasal kültürler, kimlikler, yapılar birbirleri ile o kadar yakınlaşıyor ki kim neyi hangi orijinal fikir ve ideolojiyi savunuyor anlaşılamıyor.
Siyasetin farklı desenleri aynı ittifaklarda birleştirilirken ittifaklar kendi içlerinde parçalı yapılara dönüştürülüyor.
Siyasette melezleşme köklü siyasi yapıların söylem ve politikalarını etkileyip değiştirirken siyasi kimliklerin dönüşümünü de hızlandıran bir işlev görüyor.
Birbirine zıt siyasal yapıların birbirine yakınlaştırılması, siyasal kimliklerin silikleşip buharlaştırırken, siyasal kimliklerin sahip olduğu ayırıcı niteliklerin kaybolmasını da sağlıyor.
Siyasal yapıların ayırıcı niteliklerinin kaybolması, siyasal kimliklerin diğer kimlikler içinde erime ihtimalini de gündeme taşıyor.
Köklü bir geçmişin sonucunda oluşan siyasi kimlikler; melezleşmenin getirdiği değiştirici ve öğütücü yapı ile aşınırken bizatihi melezliğin kendisi bir siyasi kimlik haline dönüşüyor.
Köklü siyasal yapılar değişime uğrarken, zıtların ittifaklarından yeni bir siyasi kültür oluşuyor.
Bu dönüşüm partilerin; ideolojileri ve savunduğu fikirler ile değil ittifak içindeki uyumları, ittifak bileşenleri üzerinde mutabakatı ve yeni sistemin kaynak paylaşımlarındaki uyumu ile ortaya çıkışına neden oluyor...
Ben bu yazıyı, Müjdat Öztürk ve Sinan Baykent'in kaleme aldığı köşe yazılarından alıntılar yaparak ve fikirlerimi ekleyerek yazdım. Kıymetli yazarlara fikirleri ile önümüzü aydınlattıkları için teşekkür ederim...
Yukarıda izah edilen sebeplerle siyasetteki bu melezleşmeye karşıyım... Kendi özgün fikirlerimiz ve duruşumuz ile Türk Milletinin hizmetine talip olmanın tek doğru olduğunu düşünüyorum... Bizi biz olmaktan çıkaracak tüm yaklaşımlara karşıyım... Bu nedenle; akıl, fikir, bilgi ve tecrübe ile her türlü melezleşmeyi engelleyerek biz olarak kalmayı başarmamız gerekiyor...”
Bu yazıyı 2020 yılında kaleme almışım. Şu an gördüğümüz siyasi tablo yani ittifaklar nedeni ile ne kadar haklı olduğumuz kanıtlandı diye düşünüyorum. İttifakların hali hele 6'lı ittifak masası Türk Milletine bir ümit vermez durumda... Zorlama anketler bile bize bunu anlatıyor. Nitekim altılı masanın üyesi Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'da bunu ifade etti. Yine keza Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu'nun ülke sorunları için söyledikleri diğerlerinin söyledikleri ile çelişiyor. İttifak içinde ittifak arayışına düştüler. Keza aynı uyumsuzluk Cumhur İttifakına mensup siyasetçiler arasında da var. Hâlbuki hiç bir iktidarın dayanamayacağı ekonomik ve sosyal sıkıntılar yaşanıyor Türkiye'de... Özgün ve bağımsız bir siyasetin olmayışı laboratuvarlarda yaratılmış bir melez siyaseti önümüze çıkartıyor. “Hele bir bundan kurtulalım” algısı ile bu melez siyaset Türk Milletine kabul ettirilmeye çalışılıyor! Bunların doğru olmadığını herkes biliyor tabii ki Türk Milleti de.... Siyasete tavsiyem net bir şekilde kendi fikirleri ile ortaya çıkmalarıdır! Yoksa halk bu melez siyaseti ret edecek...
Özcan PEHLİVANOĞLU
06 Kasım 2020 / İzmir
Helal olsun sana kardeş bir tasavoli olarak seni tebrik ediyorum