Musiki hayatımızın bir parçası, ondan ferahlık duyarız. Toplumumuzda kırkından sonra saz çalanlar için edilen kötü dua, halkımızın müziğe olan ilgisizliği ya da ona düşmanlığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Belki bu söyleyişteki halk hikmeti, çocuklarınıza müziği küçük yaşlarda, onların öğreneceği çağda sevdirin manasında değerlendirilmelidir.
‘Kırkından sonra saz çalmak’ özdeyişine bu şekilde bir açıklamada bulunma gerekçemiz 2000’li yılların başında ney öğrenmek için 50 yaşından sonra konservatuara gitmemizden dolayıdır.
Çok eski çağlarda hastane olarak kullanılan ve hastaları müzikle tedavi etme yöntemi uygulanan bu tarihi bimarhanede hoşsadanın ustalarını tanıdık. Neyzen Osman Yıldız Hocamız, Udi İlhan Demirci, Vedat Öz Hocalarımız, kemanda Ali Demir, kanunda Birsel Sedal ve Kanuni Muammer Palamut hocalarımız Amasya’lı gençlere musiki eğitimi veren kadronun emektar sanat ustalarıydı. Onlar için şöyle denebilir; Sazları pençelerine almışlar onları kıvrandırıyorlar. Sazları onlardan şikayetçi, öğrenenler dinleyenler bahtiyar…
1967-68’li lise yıllarından beri tanıdığım Türk sanat müziğine gönül vermiş, musiki aşığı, samimi, alçak gönüllü, hoş sohbet uzun yıllardan beri Amasya Belediye Konservatuar’ının müdürlüğünde görev almış sevgili Muammer Palamut’u 6 Kasım 2020 Cuma günü yitirdik.
Altıncı Şehir Sivas’ta doğmuş, büyümüş bir yazar, onu da rahmetle analım Özkan Yalçın Hocamız, ömrünün son on yılını geçirdiği Amasya toprağına, aldıklarının karşılığı olarak sunduğunu belirttiği ‘ Yedincişehir ’ kitabında sevgili Muammer’i ve onun köfte hikayesini anlatmış;
‘’ Muammer Palamut, sülale mesleği şekercilikle halen iştigal eder ama onun servette ve ticarette gözü yoktur. İaşesini temin edecek kadar iş yapar ve geri kalan vaktini avda geçirir, balıkta harcar.
Müziğe doğuştan istidatlıdır. Hem sesi hem kulağı mükemmeldir. O, telli sazların hepsini konuşturur, bir dinlediği melodiyi bir daha unutmaz.’’
Amasya tarihinde musikinin, diğer güzel sanatlara nazaran büyük kıymet ve ehemmiyeti vardır. 1913 yılında ilk musiki cemiyeti Amasya’da kurulmuştur. Muammer Palamut musiki ile özdeşleşmiş, onu hayatının önemli bir parçası, rengi kokusu durumuna getirmiş, bildiği hayatı yaşamış, çalmış, söylemiş, söyletmiş. Musiki onun için en büyük şifa ve teselli kaynağı olmuştur.
Amasya Belediye Konservatuar’ında eğitim alan yüzlerce gencin içerisinden gerek solist gerek icracı gerekse besteci olarak Türk musikisini ilerletip, yüceltecek kabiliyetli gençlerin çıkmasında, sanat öğrenmesinde müziğe aşık Muammer Palamut ve arkadaşlarının emeği vardır.
Bazı nadir insanlar vardır, bulundukları, gittikleri yerlerde kendileriyle birlikte bir muhabbet havası yaratırlar. Onların meclislerinde bulunmak insana bir rahatlık bir huzur verir.
Sevgili Muammer Palamut, hayatınızın büyük bölümünü konservatuara tahsis ederek öğrencilerinizi bilginizle, şahsiyetinizle eğittiniz. Öğrencileriniz ve saz arkadaşlarınız sizi hoş sohbet, samimi ve sıcak kişiliğinizle hep hatırlayacaklar, unutmayacaklar…
Bir veda belgesi niteliğinde, konuk olduğun ‘’Amasya Hatıratı’’ videonu hüzünle izledik. Tarihi Hazeranlar konağının bahçesinde tatlı bir çalışın, bir nağme sebili halinde gönlümüze doldurduğun büyüleyici güzellikte çaldığın kanunun bir üstad elinde nasıl bir hüviyete büründüğünü, musikiyle yoğrulmuş bir ruhun emrinde ve hakimiyetinde işleyen parmakların en güzel nameler halinde içimize işleten ustalığınla Amasya musiki severlerinin gönlünde hep yaşayacaksın.
Göçüp giden değerlerimizin yerinin doldurulmasının güçlüğünü, sanattan anlayan herkes takdir edecektir. Bu acı gerçeği akademisyen Agah Sırrı Levend pek güzel anlatmıştır;
‘’ Geçmişin uzaklaştığını, asıl eski kuşağı temsil eden yaşlıların, bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıp eksildiğini görmekle duyarız. Eğer bu yaşlılar aynı zamanda milletin manevi hazinelerini ellerinde bulunduran kimselerse, onların ölümü ile o hazinelerin her anlayışa açık olmayan kapısı biraz daha kapanır; anahtarı kaybolan kilit biraz daha paslanır. İçinde atalarımızın saklı duran değerlerinin üstüne kalın bir perde çekilmiş olur.’’
Milletimizin manevi hazinelerini ellerinde bulunduran sanatçılarımıza sağlıklarında da sahip çıkılmalıdır. Halka mal olmuş değerlerimiz kolay harcanmamalıdır. Sanatçı kolay yetişmiyor. Siyasal hayatımızda özellikle akla karanın seçilemediği seçim dönemlerinde değer unsurunu göz ardı edip, siyasi kimliği esas alarak liyakati ihmal edenler atalarımızın makam koltuklarının arkasına astıkları hat levhasında yazan ‘’Şeref-ül mekan bil mekin’’ cümlesini ve de ‘’Emaneti ehline veriniz’’ hadisini hatırlarına getirsinler.
Sevgili Muammer Divan edebiyatından bir vefata duyulan tahassürle yazılan bir terkib-i bent okudum. Seni anlatıyor sandım.
Adüvvün yok, hasudün yok, sevilmez hasletin yoktur.
Seni ihvan içinde fart-ı hürmetle seven çoktur.
Seni gülen yüzün, hoşgörün, samimiyetin, içtenliğin, sanatın, musikiye olan aşkın ve davudi sesinle ve de meşhur ‘’köfte’’ hikayenle hep sevgiyle muhabbetle rahmetle anacağız. Ailenin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Mekanın cennet olsun…