20. yüzyılın başında nadir görülen bir kanser türü olan akciğer kanseri sigara tüketiminin artmasına paralel olarak hızla artmıştır; tüm kanser olgularının %12,8’inden ve kanser ölümlerinin %17,8’inden akciğer kanseri sorumludur .
Akciğer Kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz açısından önemli bir sorundur. Ülkemizde 2013 yılında teşhis konulmuş 34.000 civarında yeni akciğer kanseri varken toplam vaka sayısı 59.000 civarındadır. Yılda akciğer kanseri nedeniyle ölen hasta sayımız da 21.000 civarındadır.
Risk Faktörleri
Sigara, puro, pipo (tütün) tüketimi: akciğer kanseri gelişiminde en önemli risk faktörüdür. Akciğer kanseri gelişiminden %90 oranında sigara sorumludur. Sigara içenlerde içmeyenlere göre 10-30 kat daha fazla akciğer kanseri gelişmektedir. Sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, içilen sigara sayısı ile tütün ve sigara tipi (filtreli, filtresiz, puro, düşük tar ve nikotin içeriği vb.) akciğer kanseri gelişme riskini etkiler. Sigara dumanına maruz kalmanın da kanser riskini arttırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle akciğer kanseri ile mücadelede en önemli nokta sigaraya başlanmasının önüne geçmek ve içenlerin bırakmasını sağlamaktır.
Diğer risk faktörleri
Radyoterapi görmüş olmak,özellikle lenfoma ve meme kanseri hastalarında
Sanayi bölgelerinde ve büyük şehirlerde yaşıyor olmak, Çevresel toxinlere maruz kalmak ; asbest ,metaller(nikel krom arsenik)radon gazı, polisiklik aromatik hidrokarbonlar,radyasyon .Özellikle asbest maruziyeti akciğer kanseri riskini 5 kat arttırırken aynı zamanda sigara içimi söz konusu ise bu oran 50-100 kat olmaktadır. Radon gazı akciğer kanseri riskini %11 oranında arttırmaktadır. Ev içi radon gazının asıl kaynağı binanın temelindeki toprak ve kayalardır.
Pulmoner fibrozis adı verilen ve akciğer dokusunun yapısının bozulması ve sertleşmesi ile seyreden hastalıkta akciğer kanseri gelişme riski 7 kat artmaktadır.Verem gibi akciğerde yara-iz bırakarak iyileşen hastalıklarda da bu yara bölgesinde kanser gelişme riski normal dokuya göre daha fazladır.
Genetik faktörler ; ailesinde akciğer kanseri olanlarda görülme riski artmaktadır. Birinci derece yakınlarında akciğer kanseri olan hiç sigara içmeyen kişilerde akciğer kanseri görülme riski 2.7 kat fazladır
ŞİKAYETLER
En sık görülen belirtiler öksürük, kan tükürme, göğüs ağrısı, halsizlik iştahsızlık ve nefes darlığıdır.Öksürük akciğer kanseri hastalarının %50-75’inde görülmektedir.
Bunun dışında eğer başka bir organa yayılım varsa o organa ait bulgular da ortaya çıkabilir. Şiddetli kemik ağrıları varlığında kemik metastazı, denge bozukluğu sürekli baş ağrısı epilepsi nöbeti varlığında beyin metastazı düşünülmelidir.
Erken Teşhis Mümkün mü?
Hastalık ileri aşamaya gelinceya kadar önemli bir şikayete yol açmayabilir; genellikle sinsi bir seyir gösterir. İleri evrelerde tedavi şansı oldukça düşüktür.
Tanı konan hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranları %10-15 civarındadır. Bunun en önemli sebebi vakaların %70’i evre3 ve ya 4 olarak yani ileri evrede teşhis edilebilmeleridir. Halbuki 1.evrede tesbit edilen hastaların ortalama 5 yıllık sağ kalım oranları %73 iken 1 cm den küçük evre 1 hastalarda bu oran %90’a kadar yükselmektedir.
Yaş ilerledikçe hastalığın görülme ihtimali de artmaktadır. Tanı konan Akciğer kanseri vakalarının yaklaşık %80 ‘i 55-77 yaş grubu arasındadır.
Erken teşhis için akciğer grafisi kontrollerinin ve balgam incelemelerinin yeterince etkin olmadığı görülmüştür. Yapılan çalışmalarda sigara içen ve 55 yaş üzerinde olan kişilere herhangi bir şikayeti olmasa bile her yıl düşük doz akciğer tomografisi incelemesi yapılmasının (ailede akciğer kanseri öyküsü veya akciğerde de eskiden geçirilmiş hastalık var ise 50 yaşından itibaren) erken tanı oranını arttırdığı ve ölüm oranlarını %20 düşürdüğü gösterilmiştir. Bununla birlikte “etkin erken tanı yöntemleri” için araştırmalar devam etmektedir.
Teşhis
Akciğer kanseri teşhisinde ; akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografı, pet ct incelemesi gibi radyolojik yöntemler ile kanser şüphesi olan bölge tespit edilir. Ancak tanı için görüntülemeden ziyade alınan biyopsi örneğinin patolojik incelemesi esastır. Bu nedenle doku alabilmek için göğüs duvarından iğne biyopsisi, akciğer zarından sıvı boşaltmak, bronkoskopi ve cerrahi yöntemler denenebilmektedir. Ayrıca hastalığın vücut içindeki yayılımını ortaya koymak için pet ct ve beyin mr gibi yöntemlere başvurulması gerekmektedir.
Tedavi
Akciğer kanseri tedavisinin göğüs cerrahisi , göğüs hastalıkları , onkoloji, radyasyon onkolojisi, patoloji ve yeterli yardımcı sağlık personeli birimlerini barındıran merkezlerde yapılması önemlidir.
Hastalık ne kadar erken evrede yakalanırsa tedavi şansı da o oranda yüksektir.Tedavide ki temel yaklaşım kanserli dokunun tamamen ameliyatla çıkarılmasıdır.Bir santimden küçük evre 1 akciğer kanserinde tümör dokusu cerrahi olarak çıkarıldığında tedavi şansı %90 a kadar çıkabilmektedir. Ameliyat sonrası ve ya öncesi hastalığınızın yayılımına göre radyoterapi ve/veya kemoterapi yapılabilmektedir.
Ameliyat şansı olmayan hastalarda radyoterapi ve kemoterapi uygulanabilir. Kemoterapi dışında son yıllarda kullanılmaya başlanan immunoterapi ve akıllı moleküller grubunda bazı ilaçların da yaşam süresini uzattığı hatta kemoterapiye kıyasla hem daha etkili hem de yan etkilerinin daha az olduğu gösterilmiştir. Mutasyonu hedefleyen akıllı moleküllerin kullanımı için kanser dokusunda bazı genetik mutasyonların varlığını tespit etmek gerekmektedir.
Son dönemde Küba da racotumomab isimli kanser aşısı bulunmuş olsa da yapılan çalışmalar bu tedavinin bazı hastalara sadece 2 ay kadar daha fazla yaşam süresi sağlayabildiğini göstermiş ve bu sonuçlar bilimsel olarak yeterince tatmin edici bulunmamıştır.