banner45

“ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ”

Halkın iradesine başvurmadan, onun hayatını hiçe sayarak, sanki orada hiç kimse yaşamıyormuş gibi davranarak bir bozguna girişmek hakkını size kim veriyor arkadaş?

Ardıçönü ve Kumluca köyünün köylüleri size gelin, bizim topraklarımız size ananızın ak sütü kadar helaldir, hem ne olacak memlekete de bir faydamız olsun, altın toprakta duracağına çıkarın da belki bize de bir pay çıkar, yolumuzu buluruz mu dedi.

Bunun böyle olmadığını ilçemizin tüm siyasi parti temsilcilerinin altın arama faaliyetine tepki olarak Taşova Belediye Başkanı ile yapmış oldukları istişare toplantısından anlamış olduk.

Türkiye de son dönemde ülkemizin değişik yörelerinde karşılaşılan bu doğa tahribatı örneklerinin yeni bir halkasının Erbaa ve Taşova’nın verimli topraklarında ortaya çıkması en büyük kaygımızdır.

Köyümüzün ve köylülüğün geçim kaynağı olan bu toprakların kar hırsıyla ekolojik yıkıma kapı aralayarak topraklarımızın ve sularımızın zehirlenmesine karşı olduğumuzu belirtmek isteriz.

Doğa hakları söz konusu olunca aklımıza rant uğruna kesilen binlerce ağaç, telef olan hayvanlar, HES’lerle kimliği bozulan akarsularımız geliyor. İnsanlık olarak da kendimize yönelteceğimiz tek soru bir hayvanın, ağacın, ormanın, sularımızın kısaca doğanın hakkını savunmak bizlere düşmez mi?

Memlekette son 20 yılda ekolojik açıdan önemli bölgelerimizin başına neler geldiğini ibretle izliyoruz. Madenler, taş ocakları, barajlar, HES’ler, altın aramaları ile ne kadar önemli alanların kaybedildiğini ve geri dönüşü olmayan zararlar verildiğini görüyoruz.

Yıllar evvel Bergama direnişini hatırlayın. Moğallar’ın “ ölüler altın takar mı” şarkısıyla ruhunu bulan direnişte, bir toprakta yaşayan insanların isyanı ne güzel anlatılıyordu. Siyanürlere toprağı zehirle ki ben de yavaş yavaş ölmeyi bekleyeyim öyle mi? Sen kimsin arkadaş, hangi hakla beni bu topraklardan koparmaya ve yok etmeye çalışıyorsun. Hangi yasa hangi hak sana bunu veriyor?…

Yıllarca çantacıların iştahını kabartan Karadeniz coğrafyasına sahil yolu, taş ocağı, yayla yolları ve HES’lerle yapılan doğa tahribatına “durun, elinizin altında bir orman, su, biyolojik rezerv alanı kalsın, buralar imara açılmasın” denmedi. Çünkü devir inşaat ya Resulallah dönemi ne kadar beton o kadar kazanç…

Dünyada ormanlar, akarsular ve doğa hızla kirlenirken çocuklarımıza bırakabileceğimiz nefes alınacak alanlar hızla azalırken birkaç şirket kesesini doldurup ihya olacak diye köylümüzü ve toprağı üzerindeki canlıları yok etmeye ne hakkımız var.

Gözümüzün önünde Yeşilırmak’ın üzerine onlarca HES yapıldı. Halkımızı biliyoruz. Onlar biraz geç uyanırlar. Aydınlarımız nerede. Kamuoyuna yansıyan, yansımayan birçok doğa katliamı var. Siyanürle altın arama, HES’ler, bağ bahçe katliamları gibi sayısız örnekler var.

Akıl bilim ve rantın çeliştiği bir dönem yaşıyoruz. Benim köyümün topraklarında maden aranacak köylünün haberi yok. Bir proje uygulanacak bilimsel bir temele dayanmadığı gibi, ekolojiyi korumuyor, halkın isteklerini gözetmiyor. Tek kandırma gerekçeleri, işletmenin yöre halkının ekonomik ve sosyal hayatı olumlu etkileyecek vaatleri. İşsizlere iş verme vaadi gibi…

Önceliğimiz insanlarımızın ve tüm canlıların sağlığıdır. Yaşadığımız toprakların geçmişimizi, köklerimizi geleceğe aktarır şekilde korunması en kutsal görevimiz olmalıdır. Erbaa ve Taşova’da topraklarımızı zehirleyecek, yok edecek projelere imkan tanımak bölge insanına yapılacak en büyük kötülük olarak tarihe geçecektir.

Bu topraklarda yaşayan bir fert olarak derdimiz doğanın korunması ve kendilerini bu memleketin sahibi gibi gören şirket temsilcilerine bu toprakların sahipsiz olmadığını göstermektir.

Kelkit havzası, Boğalı ve Sakarat yaylaları Tokat ve Amasya illerinin Erbaa ve Taşova ilçelerinin çevrelerinde ki onlarca köyümüzün can damarında siyanürle altın arama faaliyetine tepki veren mücadele eden;

Doğasına aşık, çiçeğe böceğe sevdalı, yarının sorumluluğunu taşıyan kanaat önderlerinin bu mücadelelerini kutluyoruz. Onlar yalnız değildir. Bu mücadeleyi sürdürenler ilçemiz tarihine isimlerini gururla yazdıracaklardır.

Ardıçönü ve Kumluca köylerimizin üstü “Altın” dan daha değerlidir. Siyanürle zehirlenmek istemiyoruz. Köyümüze dokunmayın, doğamızı bozmayın, suyumuzu kirletmeyin, toprağımızı zehirlemeyin.

Taşova’da altın madeni istemiyoruz.

YORUM EKLE