Bir toplum bu kadar çabuk mu kendini kaybeder...Her geçen gün bir önceki durumumuzu aratır oluyorsa, bir şeyler değil çok şeylerin ters gittiği anlamı çıkmalı artık.
Bir gazate yazarı, bir editör ve bir muhabir için mesleğindeki en kara günlerin yaşandığı zaman aralığındayız. Bir gazeteci, bir yorumcu ve bir yazar olarak en zor günleri yaşıyoruz. Tabiri caizse at izinin it izine değil tüm izlerin birbirine karıştığı günleri yaşıyoruz.
Bir gün bir hainlik haberi, diğer gün şehit cenazesinde şehit babasına yapılan tepkiler, bir diğer gün 5 yaşında çocuğa cinsel istismar ve ardı arkası kesilmeyen aile dramları ....
Ne oluyoruz demek bile çok basit kalıyor inanın..
Haber yapmak, reyting yakalamak uğruna haberciler ve yorumcularda yollarını kaybetti.
Tüm değerlerimize saldıran, inançsılığı bir yabancı ajan gibi içimizde rahatça paylaşan türler teknolojinin tüm nimetlerini bu yolda kullanmaya başladı.
Alnını bir defa secdeye koymayan adam, inanç yolculuğunu baltalamak için hiç eline almadığı meselelerin uzmanıymış gibi ahkam kesmeye başladı.
Meslek konusunda tecrübe aranırken en büyük meslek kabul edilen beyin ve düşünce paradigması maalesef basit adamların ellerinde bir kaos ortamına dönüşüyor.
Ehil eller diye bağıran zurna kafalar, ellerine aldıkları düdükleri acemice öttürmeye başlayınca ortalık cıngıraklı yılan seslerinden geçilmez oldu.
Mesele akıldaki taşları yollara döküp barikat oluşturmaksa, bunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlar bir gün elbette o taşların oluşturduğu girdapta yara bere içinde kalacaklar.
Ne siyaset, ne de bilim ! Eğer insanı kullanırsa rayından çıkan canavara dönüşür...Lakin bu kaynaklar insan tarafından insana fayda lehine dönüştüğünde işte o zaman bir kurtarıcı haline gelecektir.