Radyo,radyolar bir şekilde kulaklarımıza uzaktan gelen tatlı esintilerin kaynağı. Kimine göre bir müzik kutusu kimilerine göre en yakın sırdaş. Aslında kimi dinlerseniz dinleyin ''insanlık alemi''nde olması gerektiğini belirten bir söz çıkacaktır ağızlardan. Aslında uzaktan hizmet veren bir çeşit eğitim ve rehabilite merkezi radyolar.
Bu radyolardan bir tanesi de sayıları parmakla gösterilebilecek durumda olanlardan 91.8 İstanbul'un Sesi Radyosu.
Unkapanı benzetmesi yaptık çünkü, başarılı ve kendine güvenen sanat adına yola çıkmışlara önsöz hazırlayan bir yerdi Unkapanı Çarşısı. Şimdilerde bir tarih oldu. Sanki oranın küllerinden doğan sanatçıların yanında bir de radyocular varmış. O ruh bugünde hayatta kalmış.
İstanbul'un Sesi Radyosu işte bu küllerden yeniden yeşeren bir sanat yoldaşı... Hele hele bu pandemi döneminde sanatçılara kucak açmış, hem sanatı, hem sanatçıyı hem de radyoyu hayatta tutabilme mücadelesi veriyor. Konuk olan sanat yolcuları o kadar muhteşem eserler ve sohbetler veriyorlar ki dinleyenlere, gelen mesajlar bunun en bariz canlı örneklerini oluşturuyor.
Hani imkan diyoruz ya, bir albüm çıkartmak yada bir kaç eserlik single çıkartmak nelere maloluyor hiç hesap ettiniz mi ?
Son günlerde şahsen ben bu durumlara çok şahit oldum ve hayretler içinde kaldım. Radyoların ufak tanıtım maliyetlerini sanatçıların önüne sunduklarında bana bile ''yazık çok para'' diyesim geliyor. Lakin sanatçı kardeşlerimizin o albümler için harcadıkları rakamları görünce de radyo sahiplerinin bu ufak talepleri çerez parası gibi geldi bana. O nednele bir konuda düşünmeden yorum yapmamak gerekir sözü çok yerinde bir sözmüş bunu anladım.
Bazen habercilik yaparken böylesi yorumları da haberlere iliştirmek gerek dostlar, haberciliğin asıl manası da budur. Diğer yolu sadece muhabirin önüne bıraktığı haber malzemesidir. Siz eğer bunu derleyip toparlamadan halkın karşısına atarsanız haber kaliteniz asla olamaz.
Geçenlerde program öncesi birkaç yayına denk geldim. Pırlanta gibi sanatçılar, gelecek vaadeden tarzları ve kişilikleriyle ''vay be yeni nesil'' güzel işler peşinde diyebileceğim anlara şahitlik ettim.
Tarık Zincir
Ümit Aksu
ve Yusuf Karul...
Birbirinden değerli üç genç kardeşimle sohbet etme ve canlı yayın izleme fırsatı yakaldım. İyi de oldu. Bir radyonun bir sanatçı için ne kadar önemli olduğunu bizzat gözlerimle gördüm. Hele hele bu pandemi döneminde albüm çıkarıp sahnelerde bunu sergileyemeyen emeğiyle ortada kalan sanatçı kardeşlerim.
Tüm bu olumsuzluklar içinde olumlu işlere imza atan Ali Baba'nın tıpkı Alaattin'in Sihirli Lambası misali mikrofana yansımış hali bugünlerde 91.8 İstanbul'un Sesi Radyosu'nda karşımıza çıkıyor.
Haber yapmak kolaydır,radyoculukta lakin kaliteli habercilik ve radyoculuk hiç kolay değildir.
Teşekkürler İstanbul'un Sesi Radyosu'nun tüm çalışanları....