Ömür geçiyor, hayat akıyor, toplum değişiyor. Günlük yaşam pratikleri daha hızlı değişiyor. Ancak değer olarak kabullendiğimiz kültürel referanslarımız daha yavaş değişiyor. Bunlardan biri çok sıradan görünse de yeme içme alışkanlıklarımız.
Köylerden, kırlardan ülkenin yetişkin nüfusu büyük kentlere göçtü. Bahçeli evler apartman oldu. Önce sofra anlam ve şekil olarak değişti. Mutfak değişti. Kireç badanalı mutfak seramik kaplı mutfağa, yer sofrası da masaya dönüştü. Yer sofrası fakirlere kaldı.
Mutfağın içindekiler bile değişti. Çocukluğumdan hatırladığım bir tel dolap vardı. Şimdi hanelerin yüzde sekseninde bulaşık makinesi var. Soba ile ısınan ev azaldı. Kahve artık közde değil, kahve makinesinde pişiyor.
Dedeli, nineli yaşanan büyük aileler kalmadı. Evlerde fert sayıları düştü. Artık üç kuşak bir arada yaşamıyor. Yüzde seksen çekirdek aile olduk. Evlenme yaşı geriledi. Ekonomik zorluklar evlilikleri azalttı, boşanmaları çoğalttı.
Apartmanlaşma mahalle ruhunu öldürdü. Kimliksiz apartman dairelerinde hayat, özellikle kadınlarımız için önceki hayatlarına kıyasla değişim anlamına geliyordu. Yaşanan süreç bulgur aşının, bulgur pilavına dönüşmesi anlamına geliyordu. Yemek usulü, adabı, yeme içme tercihleri pazar alışveriş yöntemleri değişti. Bakkalın yerini market, veresiye defterinin yerini kredi kartları aldı. Ülkenin gelir dağılımı adaletsizliği ile kalıcı hale gelen Yoksulluk nedeniyle meyveye, ete süte peynire erişimde azalma pilav, çorba ve makarnaya yüklenme yaşanan ve gözlenen bir yurt gerçeği oldu.
Yeni nesil hasat zamanı oturulan bereket sofralarına oturmamış ya da tanıklık etmemiş durumda artık. Halbuki sofra yemeği bölüşmek, paylaşmak bir araya gelmek demekti. Yalnız karnı doyurmak değil sohbet etmek demekti. Tanrı misafiri cümlesi arık hikayeler de okunuyor oldu.
Geçmişte bereket sofrası olarak kabul gören yer sofraları Anadolu insanının göçebe hayatının neticesi olarak kültürümüze girmişti. Anadolu’nun bazı köy evlerinde, öğrenci evlerinde yemek masalarına inat yer sofraları var olmaya devam ediyor.
Beyaz badanalı bahçeli kerpiç evimizde nineli dedeli yaşadığımız o eski zamanlarda yere sofra bezi serilir üzerine yer sofrası konulurdu. Ve evimizin sevimli kedisi tahta sofranın altında mutat yerini alırdı.
Yer sofrası bir kültürün sembolüydü. Evlenecek genç kızların çeyizlerinden biri de yer sofrasıydı. Onda aynı kapta yemek yenirdi. Birlikteliğin, acının, neşenin paylaşıldığı bir kültürün simgesiydi yer sofraları, Yer sofraları gönül sofralarıydı. Ondaki tadı donatılmış masalarda, lüks restorantlarda bulamazsınız. Şimdi her imkan olmasına rağmen o sıcak muhabbetli sofralar yok artık.
Yeme içme alanında değişimi etkileyen bir başka unsurda iklim değişikliği, kuraklık, bitki, hayvan türlerinin azalması çevre, toprak, su kirlilikleridir.
Yeme içme alışkanlıklarımızdaki bu değişiklikler toplumun değişimine ait ipuçları verirken memleketimiz için de dünyamız için de yapılması gerekenler hakkında ipuçları veriyor. Evet bu topraklar binlerce yıllık insan hikayesinin yaşandığı topraklardır. Yeme içme kültürü çeşitliliği zengini bir ülkeyiz. Yeme içme kültürümüzü, bu topraklara has yemek çeşitlerini sahiplenirken sağlıklı beslenme ile fukaralıkla, yoksullukla mücadeleyi de ayrı düşünemeyiz.
Belki de eskide kalmış olan o sofralar, o eski yemek alışkanlıkları bugünün şikayeti olan meselelerin çözümüne bir model bir örnek olabilir. Yemekleriniz leziz, dostlarınız aziz, sofralarınız bereketli, muhabbetiniz bol olsun…