banner45

Cumhuriyet....

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu üzerinden tamı tamına yüzyıl geçti. Peki ama Cumhuriyet nedir ? Neden Osmanlı yerine Cumhuriyet seçimi yapılmıştır.

Öncelikle Cumhuriyetin net bir tanımını yapalım kıymetli Amasya’nın Sesi okurları, ''Cumhuriyet, egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir''; dolayısıyla devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir. Bu rejimde Devlet Başkanı olan Cumhurbaşkanı da milletçe veya milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir.

Cumhuriyetin en önemli özelliği, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şekli olmasıdır. Cumhuriyette, halkın kendi kendini yönetmesi esastır. Cumhuriyet yönetimi, hukukun üstünlüğüne dayanır. Herkes Anayasa ile bağlı ve kanunlar önünde eşit haklara sahiptir.

Cumhuriyet’in atası Fransa olarak kabul ediliyor. Fransa, 1789 Fransız Devrimi ile krallık rejimini devirerek cumhuriyet rejimini uygulamaya koyan ilk ülkedir. Tüm zamanların 'en tanınmış devriminin' yaydığı özgürlük, eşitlik ve kardeşlik tohumları zamanla dünyanın dört bir yanında etkisini gösterdi

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım 1922 tarihinde 623 yıllık Osmanlı saltanatını kaldırdı ve 3 Mart 1924 tarihinde de, hem Hz.Muhammed'in 632'deki ölümünden sonra oluşturulan ve yaklaşık 1292 yıldır süregelen Halifelik makamını kaldırdı, hem de Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesi kararını aldı.

Belki Fransa'da bu kadar radikal kararlar alınmamış olabilir. Lakin ülkemizde oluşan durum süreci bu yöne kaydırmıştır. Türk Tarihi sadece Osmanlı olarak algılanmasın, öyle derin bir geçmişimiz var ki o süreci buradan yazmaya kalksak ne zaman yeter ne de raflara sığar.  Biz yine de kısaca bir Türk tarihine göz atalım... Tarihte ilk Türk devleti Asya Hun Devletidir ve Orta Asya'da yaşayan Türk boylarını bir araya getirerek, siyasî birliği sağlamıştır..

Sonrası oluşanlardan bahsetmeden şu an var olanları sizlere arz edeyim; Bu devletleri birarada tutmayı amaçlayan TDT'nin kısa bir açılımına bakalım.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) veya eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye'nin üye; Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan'ın gözlemci statüsünde yer aldığı Türk devletlerinden oluşan bir uluslararası kuruluştur.

İşte bu büyük geçmişi olan bir ırkın en son şekillenmiş hali olan Cumhuriyet’in 100. Kuruluş yıldönümüne kavuşmanın huzur ve mutluluğu içindeyiz. Peki neden Cumhuriyet demiştik…

Bu konuda eline kalem alıp yazmakla bunun cevabını vermek elbette olmaz ve de olsa da yanlış olur. Bunun cevabı o günün şartlarında ülkede var olan vaziyet gözler önüne serilmelidir. Ne vardı o günlerde ülkemizde. Osmanlı’nın içine sızan ajanlar, özel yetiştirilmiş din adamları ve eğitmenlerin yanı sıra yabancılarla evlenen devlet yetkilileri bu sonun hazırlanmasını çabuklaştıran en büyük etkenlerdir.

Bir verimli tarlayı hallaç pamuğuna çeviren ayrık otu misali her karış toprakta tabiri caizse börtü böcekler dolaşıyordu. Osmanlı’nın kalan enerjisini yeni bir sisteme adapte etmek gerekiyordu. O zamanın yönetimi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bu sistemi Cumhuriyet olarak kurdu. Bir çok alanda içimize sızan o börtü böceklerin giriş ve çıkış kapılarını tamamen kapatabilmek için çeşitli devrimler gerçekleştirdi. Bu konuda bazılarına göre eleştiri hakkı doğan devrimlerde olabilir. Lakin süreç hızlı ve akıllıca olmalıydı. Ülkeyi kurtarıp yeni bir temel üzerine inşa edelim, sonrası o eksikler tamamlanır diye düşünüldü.

Bazen bu eleştirilerin dozajı artabiliyor, özellikle Halifelik konusundaki eleştirilerde haklılık payı olarak işaret edilen;

Ortadoksların ruhani lideri ‘’ekümenlik patrik’’

Katoliklerin Papa,

Hristiyanların Papaz,

Süryanilerin Patrik,

Ve Müslümanları Halife…

İşte bu noktada kırılma başlıyor.

Tüm dinlerin ya da inançların ruhani bir lideri varken, neden acaba Müslümanların Halifesi yok…

Diğerlerine ruhani lider denilirken, Halifelik neden siyasi bir oluşum olarak gösteriliyor.

İşte tüm bu göstergeler burada bir tezatlık var görüşünü yansıtıyor.

Şimdilerde Ortadoğu’da yapılanlara bakıldığında Müslümanlar arasındaki bu düzensizliğin, başıbozukluğun sebebi de Halife eksikliğinden kaynaklandığı yorumlarını ortaya çıkarıyor.

Tüm dünya ülkeleri dini liderleriyle bir konsensüs oluşturup, birlikte hareket ederken, İslam devletleri kendi aralarında anlaşamamak ya da dışarıya bağımlı kararlar vererek geleceklerini yavaş yavaş tehlikeye atmaktalar.

Bu konuda en kısa zamanda bir adım atılmalı ve Fransa’da nasıl bir Cumhuriyet uygulanıyorsa ülkemizde de kendi çıkarlarına uygun bir temelde Cumhuriyetimizin devamı sağlanmalıdır. Cumhuriyeti tehlikeye sokacak olursak, emin olun ki ne Ortadoğu kalır, ne de Müslümanlık…

YORUM EKLE