Memlekete Hizmet Aşkı bambaşka bir sevdadır. Hele de bu sevda için yıllar öncesinden programlar yapıp, projeler üreterek yollara düşmüşsen.
Amasya konusunda yıllarca hep kendisine ''Sizi hayatta en mutlu eden nedir''? sorusuna verdiği yanıt hep aynıdır. Giderken Amasya'ya kavuşmak, dönerken de yine dönmeyi düşünmek. Tabi doğduğun yerle doyduğun yerin ayrı ayrı önemi vardır. Ama ben kazançlarımı doyduğum yerden doğduğum yere biriktiriyorum diyordu Mehmet Sarı ağabey. Bu denli farklı bir cevap sadece ondan beklenirdi. O ki, Amasyalı gençleri bu koca metropolde yalnız ve işsiz bırakmamıştır. Kol kanat olmuştur her bir Amasyalıya. Hele de Sultanahmet Meydanı'nda sahibi olduğu o muhteşem Meş'ale Kafe Amasyalıların uğrak yeriydi.
Mehmet Sarı'yı yakınen tanıyanlara bu soruyu sorarsanız onların da vereceği cevap farklı olmayacaktır.
emin olun ki, ''Onu Sarı'ya değil, Sarı'nın yüreğine sormanız gerekir'' diyeceklerdir.
Bana her zaman sorarlar, ''Sen Mehmet SARI'yı neden destekliyor, neden onun adına yazılar yazıyorsun ''? diye...
Beni bilenler bilir, evet 87 yılından beri Mehmet Sarı ağabeyi tanıyorum. Her daim makamında ve mekanında bulundum, bulunuyorum. Ne anılarımız geçti Sultanahmet Meşale Kafe'de. Kapısından Amasyalı girdiği an yüzü gülerdi. Sanki dersin adam Amasyalılardan mutlu olmak ve yaşamak için enerji alıyor. Bambaşka bir duygu ve enteresan bir hemşehri anlayışı, ben böyle bir şey kimsede görmedim.
Mehmet Sarı Amasya'ya başkan olunca sanki İstanbul'da yaslandığım dağı kaybettim. Amasya'yı kıskandım desem yeridir. Bir yandan da mutluydum, Amasya kazandı ve kazanacak diyordum. Ne zaman ki Mehmet ağabey Amasya'ya başkan oldu, ne makamına ne de mekanına gitmedim. Çünkü ben, Mehmet Sarı'yı makamlardan ötelerde buldum, yakınlarda takip ediyordum. O nedenle Amasya'ya başkan olduğunda makamına hiç gitmedim. Bunu belki vefasızlık olarak görenler oldu. Olsun bizim vefamız menfaat kapılarından girmesin yeter, varsın vefasız desinler. Hani dedik ya Mehmet Sarı'nın yüreğine sorun diye. İşte bizim vefamız da Sarı'nın yüreğinde saklı kalsın.
Dedim ya ben Mehmet Sarı'yı arkamda bir dağ gördüm, yaslanabileceğim bir dağ. Onun haricinde mekanı,makamı ve siyasi ikbali beni hiç alakadar etmezdi. Bu konularda da asla kendisinden bir talebim olmamıştır. Kendim dahi seçimlerde MHP'den aday adaylığına başvurduğumda kendisine hiç bir şey söylemedim. Mehmet abi aday adaylığımı sosyal medyadan öğrenip beni aramış, hayırlı olsun dileklerinde bulunmuştu. Bir de yapacağım bir şey var mı diye sordu. Ben sadece siyasi ikbal için bu yola başvursaydım, siyasetin içinde tanıdıklarımdan destek de alırdım, onlarla boy boy resimlerde çekinir paylaşırdım. Ama bir duruşu olmalı insanın diye düşündüm. Çünkü biz büyüklerimizden böyle öğrendik.
Benim gözlemlerime göre Mehmet Sarı'nın siyasi ve yönetici kişiliğiyle toplumsal kişiliği arasında derin bir çizgi vardı. Siyaseten ve iş konusunda asla taviz vermez net bir duruşu vardı. Bu duruşu zaten onun karakteristik özelliğine bürünmüştü.
Peki ya ''neden siyaset'' diyenler olabilir.
Aslında bakıldığında Mehmet Sarı'nın ne maddi ne de siyasi hiç bir şeye ihtiyacı yok. Makamına zaten siyasetçisinden tutun, bürokrat, iş dünyasından ve halk arasından gelmeyeni yoktur.
Bana sorarsanız benim gördüğüm ve kanaat getirdiğim kadarıyla Mehmet Sarı'nın sadece ''anlaşılmaya'' ihtiyacı vardı. Anlaşıldı mı ? derseniz..
Her şey ortada...
Mehmet Sarı Amasyalı tarafından anlaşılmış olsaydı, Mehmet SARI şu an mecliste Amasya ile alakalı eksik kalan tüm projeleri hayata geçiriyor olacaktı.
Amasya'da taşları yerine oturtmaya çalışan Mehmet SARI'nın taşlar elinde kaldı. Bu taşların yerine oturtulmasına müsaade edilmedi. Menfaat ve vefasızlıkta yarışanlar buna engel olmak için ellerinden geleni yaptılar.
Amasyalı'nın sahiplenemediği Mehmet SARI'ya İstanbul halkı sahip çıktı. Amasya'nın yerine oturtulmayan taşları yeni projelerle Arnavutköy kaldırımlarında cilallanıp parlaklığı Amasya'dan hissedilecektir. Bizlerde nacizane bir heves diyelim, bu taşların en kısa zamanda Yeşilırmak kaldırımlarına monte edilmesini ümit ediyoruz.