P A Z A R P O S T A S I:
14 MART
Bir doktor kolay yetişmiyor üstadım!
İlk orta liseyi herkes okuyor artık. Bir Tıpçının çalışma takvimi iyi bir lise kazanma ve üniversite sınavında iyi bir puan alma ile de bitmiyor. 6 yıllık lisans dönemini,Tıp fakültesinin bitirilmesi ile ancak pratisyen hekim ünvanını alıyorsunuz. Asıl sınav ise Tus yani Tıpta uzmanlık sınavı. Bu sınavı da kazanarak ihtisas yapma hakkı elde ediyorsunuz. Bunu da kazandınız 5 yıllık uzmanlık yapacağınız dönem başlıyor. Bu da bitti doğru mecburi hizmet. Daha da devam ederseniz ihtisasın ihtisası da var. Doç ve Prof. olmak için geceleri birbirine karışmış gece nöbetleri ve nöbet ertesileri de kapsayan yorucu yıllar sizi bekliyor,ki 36 saat evine gelmeden hastane de çalışan ve nöbet ağacı olan 30 günün 10 gününü gece nöbetinde geçiren hekimler var. Ve aynı zamanda akademik eğitim için yerli ve yabancı dergilerde yayınlar yapmak zorundasınız.
Anlatırken ben yoruldum siz de değil mi?
Öğrencilik döneminde biz de Hukuk eğitiminin zorluğundan şikayet ettik. Ama çatı arasında yaşadığını gördüğüm ve sadece okul ve yemek için kütüphaneden çıkan Tıp öğrencilerinin yanında ağzımızı açamazdık. Talebelik yıllarım Tıpçılararla geçti. Şu an birçok dostumuz bu ülkeye hizmet ediyor. Fakülte sonrası da Tıpçılarla geçti. Zira bir Tıp öğrencisi ile henüz 5.sınıfında evlendim. 28 şubatın karabasan gibi bastığı günlerde altı yıllık Tıp eğitimini hiçbir dersten kalmayarak 8 yılda bitiren eşim ile. O nasıll oldu ? Sırf başındaki örtü nedeniyle Fakültenin kapısından sokmayan artniyetlilerin memlekete hükmettiği dönemde 2 yıl gibi bir süre başörtüsü nedeniyle okula gidemeyerek tabii ki.
Hala aileler bu zorlu sürece rağmen çocuklarının Tıp eğitimi almasını teşvik eder. Ve bu her dönem böyledir. Şunu diyebilirim ki ülkenin en zeki ve en çalışkan topluluğudur tıp camiası. Mesleğimden başka en çok özendiğim ve saygı duyduğum meslek grubu Tıp camiası. Kaçımız karnı yarıp damarları birbirine bağlayabilir? Ha bir de Tır şoförleri..;))
Doktorların bir an olmadığını düşünün yapılan devasa hastanelerin ve yardımcı sağlık çalışanlarının hiçbir anlamı kalır mı?
Kamuda 180 bin civarı doktor istihdam ediliyor. Avrupa Oecd ortalamsına göre kişi başına dr. sayısı hala düşük seyrediyor. Bu nedenle bırakıp gidin diyemeyiz.
Son dönem de doktorlar haklı talepler içerisindeler. Bir defa dr. maaşları tartışılmasına rağmen başka sorunları da var. Maaş konusunda öncelikle bir Dr.nin kaliteli bir hayat sürmesi için imkanlar sunamadığımız ortada. Benim biraz bildiğim birkaç hastanede Pratisyen hekim 9 bin Tl civarı alır uzman hekimler 10 bin ila biraz üzeri maaş alıyor. Bu kişiler evde çocuğuna bakıcı tuttuğunda şu anki maliyeti 6 bin TL. Çocuğunu iyi bir kolej vs.vermek istendiğinde ise zorlandığı görülüyor. Ahval bu!..İşte tam bu realite karşısında dr.lar ya özele kaçıyor ya da yurtdışına gidiyorlar.Benim duyduğum sadece bir hastanede 2 tane cerrah son 3 ay içinde Almayayı tercih etti bile. Maaş 7.000 Avro.Bu standarlarla maalesef şu an çok önemli bir üniversitede Tıp son sınıf öğrencileri Tusa hazırlanmak yerine Almanca öğrenmeye çalışıyor. 2009 da Kütahyada mecburi hizmette hanımın maaşı 7.500 TL idi. Şu an 13 civarı. Varın kıyaslamayı yapın.
Diğer bir konu katsayı mevzuu.Düşünün iki tanıdığım üzerinden anlatayım.Bir uzman dr emekli ile bir fabrikadan emekli işçi aylığı hemen hemen aynı.
Malpraktis konusu da Dr.leri işten soğutuyor. Malpraktis yani hekim hatalarından kaynaklı davalar. Bizim Hukuk camiasında da son zamanlarda revaçta. Yani en ufak bir sorunda dr.ye dua etme geleneğini bırakıp dava açarak para koparma peşine düşmüş durumda. Bu yüzden tüm hekimler kendilerine sigorta yaptırdılar. Ama ya ceza davası ve yargılama sürecinin yıpratıcı etkisi.!? Bundan dolayı hekimler özellikle cerrahi bıranşlar ameliyat yapmaktan kaçar oldular. Kalp Damar,Pediatri ve kadın doğumu tercih etmiyor uzman hekim adayları.Bu da ameliyat sayılarının düşüklüğü ve halkın hizmet almasını engelliyor.
Ve tabiiki şiddet. Hanıma hakaret eden bir kişiye hakimin önünde 5 dakika sadece bir hekimin nasıl yetiştiğini ve ne şartlar da çalıştığını anlatarak geçirdim.Hakim de şaşırdı.Sanık özür diledi ama yedi cezayı..
Bu süreç hekimleri şuraya evirdi. Sendikalar. Son dönemde hekimler sağlık sendikalarından istifa edip Hekim sendikalarını kurdular. Hekimsen,Tabipsen ve Hekimler birliği. Ve hekimlerin sorunlarını dile getirmek üzere organize oldular. İstekleri tabiiki yukarıda saydıklarımız ve mesleğin saygınlığını korumak . Bu kapsamda eylemler de yapıyorlar. Bildiğim kadarıyla 14-15-16 Martta hekimler iş bırakacak.
Son açıklamaların hekimleri çok üzdüğünü söylemek gerekiyor. Bilinmelidir ki kamudaki Hekimlerin bir çoğu özele ve yurtdışına gidebilecekken,örneğin özelden dört kat maaş alabilecekken sırf devletine ve milletine hizmet edebilmek için devlet hasatanelerinde hizmet ediyor.
Pandemi de başımızın üstünde tuttuğumuz hekimleri salgın gevşedi diye gözden düşüremeyiz. Her rahatsızlığımızda aklımıza ilk gelen onlar değil mi?!
Bu kapsamda son derece yatıştırcı ve aklı selim,dertlenen dün Sağlık Bakanı Sn.Fahrettin Koca ,Dr.lere isme özel gelen mesaj umut verici:Dertlerinizi biliyor ve çalışıyoruz.
Bina,yol,hastane adliye vs. tabii ki her hizmet değerlidir ve dua alır. Ama kutsal olan İnsandır. İnsan unutulursa bunları göz görmez. Misafir aşa değil kaşa bakar. Ve ‘İnsan herşeyi unutur ama adam yerine konmadığını unutmaz’ dememiş mi atalarımız.!?
Hala eşimi devlet hastanesinde hizmet et diye baskılıyorum.Hizmet et ve dua al. Mecburi hizmette Kütahya’da aldığı duaları unutamam. İnsanlar da bir garip.Dr.ye dua etmeyi unuttular maalesef. Bu baskılama da ben ve benim gibi düşünenler ne kadar daha devam ederler onu süreç gösterecek.
Adalet haklının hakkını alması anlamına gelir.
Ve adalet tez verilmeli…!
Başta eşim Uzm.Dr.Neşe Metin olmak üzere tüm Tıp camiasının 14 Mart Tıp bayramını kutlarım.
Slm.ve dua ile..13/03/2022
Eline sağlık kardeşim. Kanayan bir yaraya parmak bakmışsınız. % 100 haklısınız.