Bir ilkbahar akşamında erkenden yatıyor ve gece yarısından sonra kalkıp değirmene gideceksiniz. Sabah ezanının patika yollarda ilerlerken aşağı köyün camisinden geldiğini anlıyor ve değirmene yaklaştığınızı hissediyorsunuz. Birde kulağınıza gelen o zamanların kurgulu saati misali horozun sesi...Sonrası yaklaştığınız değirmenin o insanı büyüleyen müthiş gürültüsü. Bu saatte çocuğun ne işi var değirmende demeyin, eşeğin üzerinde yarı uykulu bir vaziyette kendisini babasının kucağına bırakan çocuk meraklı gözlerle değirmene bakıyor. İçeriye girmeden o su akıntısıyla dönen değirmenin makarasına gözü ilişiyor. Ardından içeriye girdiğinde gördüğü manzara bir ömür aklından gitmeyecekti. O muhteşem dönüşüme şahit oluyordu küçük çocuk. Yediği ekmeğin nasıl,nereden ve ne şakilde sofraya konduğuna şahit oluyordu.
İşte böyle bir an gözümde canlandı Amasya'nın eski ama eskimeyen o resimlerini görünce...
Neler değişmiş hayatımızda... Neleri kaybetmişiz. Kaybettiklerimiz bir nostalji kelimesinin arkasında bizlere sadece avuntu veriyor. Asla o doğal gerçeği önümüze sunamıyor. O günün insanlarında dahi o zamana uygun bir beden duruşu var sanki. Mutluluklar ve yaşam biçimi resimlere dahi yansımış vaziyette. Üzerlerinde yamalı pantolonları olsa da tertemiz bakışlarla mutluluk tablosu sergiliyorlar. Dağlar ile şehir bir bütün olarak insanlığın hizmetinde. İnsan ise bu doğal görüntüye o muazzam dengeyi bozmayacak eserlerle destek vermiş. Ne yapılar doğayı görmeye engel teşkil ediyor, ne de o doğal güzelliği zedeliyor. Yapılan mimari eserler, camiler, köprüler hepsi şehirle bir bütün oluşturmuş. Hiç bir eser bir diğer eserin önüne blok olmamış. İşte bu gösteriyor ki, ne maddesel ne de manevi olarak hiçbir şey ve hiç kimse birbirine barikat oluşturmamış. Netliğe asla buğulu görüntü karışmamış.
Ya şimdilere bakıyoruz, ne binaların binalara, ne şehirlerin doğaya, ne de insanların birbirine tahammülü kalmamışasına saldırı var. 10 yıl önce yaşadığınız bir mahallede hatırlanacak hiç bir unsur bulamazsınız. Mahalle taşlarından tutun da devasa binalar, sizi o yaşadığınız ortamdan tamamen koparır vaziyette değişime uğramış.
Geçmişteki bir çocuğun gülüşü ile bugünün çocuğunu gülüşü arasında bile uçurumlar var. Eskiden bir çocuğa alınan en küçük bir hediye onu sevinçten havalara uçurur, gece boyu yastığının altına koyarak onunla rüyalara dalardı. Şimdilerde elinin altında her şeye erişebilen çocukları mutlu etmekte zorlanıyoruz. Tıpkı şu anki siyasi tablo misali. Yoklar içinde mutlu bir ülke iken, varlık içinde mutsuzlaşmış durumdayız. Nedir acaba bunun sebebi ! diye kendi kendimize sorduğumuzda, sorunun cevabı zaten net ortaya dökülecektir. Dünyaya yetecek gülüşlerimiz, mutluluklarımız maalesef şimdilerde kendimize yetmeyecek durumda. Birbirimize tahammülümüz kalmamış. Bir eser meydana getiren ''ben yaptım'' edasıyla kendini cümle aleme duyurmaya çalışırken, bir diğeri de yapılan işler güzel de olsa ''ben yapmadıysam asla güzel demem'' inadıyla duruma posta koyuyor.
İşte siyasette durumun bu hale gelmesi, yazar ve çizer eşrafının belli siyasi görüş ve kişilerin yönlendirmesi neticesindendir. Hiçbir yazar çizer kendi düşünce mekanizması dairesinde kalamıyor. Hepsi bir başka dairenin koordinatları üzerinden düşünce üretmeye çalışıyor. Bu ise samimiyetten uzak, gerçeğe aykırı doğru gibi bilinen yanlışlar komedyasına dönüşüyor. Bunun neticesinde de kafası darmadağın olan, toplumda bir dinamit gibi dolaşan klavye canavarları oluşuyor. Sosyal medya da ''kopyala yapıştır'' mantığı çizgisinde olmadık ve olmayacak durumları olmuş gibi gösteren yanlış paylaşımlar dolaşıyor. Bu yanlışları ortaya atanlar bile yalanlarına kendileri de inanmaya başlıyor. Sonuçta ''birilerinin istediği şekilde hareket eden bir toplum'' ortaya çıkmış oluyor. Mutsuz, bezgin, hırslı , kin ve öfke dolu...
Bu durumun normale dönmesi için yapılacak en kolay çözüm geçmişi yargılamak değil, geçmişe bakıp ders çıkarmak. Uygulanacak metod ise ne bu günü silmek, ne de geçmişi unutmak. Eğer geleceği geçmişteki mutlu tabloya dönüştürmek istersek, derhal aklımızı başımıza almamız gerekecek. Güzellikleri hep birlikte alkışlayıp, yanlışları da en kısa yoldan gidermek için fikir birliği içerisinde yol almamız olacaktır. Eski resimlere baktığımızda sadece kelime ve cümlelerde nostalji yaşamayalım. Bu nostaljik görüntü ve mutluluğu yaşamımıza da yansıtalım. İşte o gün tüm radyolarda nostalji şarkılar huzur ve mutluluk içerisinde dinlenecektir...
Müslüm Söyler
Selametle kalın....
Güncelleme Tarihi: 17 Aralık 2021, 10:41
Kocaman yürekli Dev Adam,Güzel İnsan,Sevgili Kardeşim yüreğine sağlık.Bu güzel duygularını tüm samimiyetin ile ne güzel kaleme almışsın,seni tebrik ediyorum,gözlerinden öpüyorum.