banner45

İlçemizde Geçmişten Günümüze İKİ MESLEK…

Bu mesleklerden biri BERBERlik diğeri TERZİliktir. Berber kelimesi latince sakal anlamına gelen Barba kelimesinden geliyormuş, Farsça’dan da Türkçe’ye berber olarak girmiş. Terzi kelimesi de Farsça bir kelime olup ‘derzi’ şeklinde yazılıyormuş.
Berberler ve terziler tüm esnaflarımız gibi insanlara hizmet ederek rızıklarını kazanan bir meslek grubudur. İşlerini iyi yaparlarsa iyi anılıyorlar, yapmazlarsa alaya alınıyorlar. Hocanın fıkrasında ki gibi. Hoca acemi bir berbere gitmiş. Traş için bir koltuğa oturmuş. Acemi berber kanattığı her yere pamuk koyuyormuş. Berberin pamuk basma işi artınca dayanamamış: ‘Yeter yahu! Başımın yarısına pamuk ektin, diğer yarısına da ben buğday ekeceğim’ deyip öfke ile koltuktan kalkmış.
Bir gün iş yerime ziyarete gelen bir bankanın müdürüyle yaptığımız sohbette müdür beye ‘Eskiden banka müdürlerinin ziyaretleri sıktı şimdilerde pek esnaf ziyareti yapmıyorlar’ diye sorduğumda müdür bey banka müdürlerini şu cümlelerle anlatmıştı: ‘Başarılı ve çalışkan bir banka müdürü pantolon eskiten değil, ayakkabı eskiden olmalıdır’ demişti.
Ayakta görev yaptıkları için berberleri ayakkabı eskiten, terzileri de oturdukları için pantolon eskiten meslekler olarak adlandırabiliriz. Terziler oturarak çalışan esnaf gruplarından biridir. Terzinin birine yoruldun biraz dinlen demişler de ayağa kalkmış diye söylerler.
Berberler genelde iyi insanlardır. Sakin ve sabırlı insanlardır. Nihayetinde uzmanlık alanları saç ve sakal olan bu işin bütün gün değişik insanlar üzerinde her gün tekrarlamak sabrı gerektirir. Tarihte berberlik önemli bir iş olarak pek çok ülkede kan almak, sünnet, dişçilik gibi tıbbi hatta cerrahi işler, hacamat, sülükçülük, kellik uyuz tedavisi bu mesleğin işleri arasında olmuştur.
Eskiden şimdiki gibi hazır giyim pek yoktu. Terzilik mesleği büyük ilgi görüyordu. Terzilik ince işleri ve uzun zaman gerektiren bir meslek olduğu için sabırla beklemek gerekiyordu. Terzileri için şikayetlerin çoğu hala dikilip verilemeyen elbiseler üzerine olurdu. Sabrı az insanlar vereli şu kadar oldu hala dikilmedi diye terzilerden dert yanarlardı. Günümüzde milyonlarca doları olanların daha çok kazanacağız diye paralarını kaptırmaları haberleri gündem olurken o zamanın terzileri kul hakkına girmekten korkarak, diktikleri elbiselerin artan bütün parçalarını toplayıp sahibine teslim ederlermiş. Hani sormuşlar altına, dünyada senden daha değerli bir nesne var mı diye. Altın şu cevabı vermiş: ‘ Bana ihtiyaç duymayan, benden daha değerlidir. Kumaş parçalarını dahi sahibine veren bir meslek mensupları altından daha kıymetlidir.
İlçemizde Berberliğin ve Terziliğin tarihçesiyle ilgili bir çalışmayı gazeteci arkadaşımız Ahmet Günaydın yapmış Taşova’ da bu saygı değer meslek mensuplarını isimlerini zikrederek hayırla yad etmişti. Biz de bu iki güzide mesleğin mensuplarını ölenlere rahmet yaşayanlara sağlık ve hayırlı kazanç dileyerek saygı ve şükran ile anıyoruz.
Çocukluğumun berber dükkanlarını kolonya kokusu ile ve de duvarda asılı levhalardaki yazılarıyla hatırlıyorum. Berber Akif amcanın dükkanı kolonya kokardı. Duvarda peşin satan veresiye satan levhasında peşin satan sigarayı tüttürüyor, kasada paralar yığılı, veresiye satan eli başında düşünüyor, kasada fareler dolaşıyor şeklinde bir resim asılı idi. Duvarın bir başka köşesinde ‘ Her seherde besmele ile açılır dükkanımız / Hazreti Selman-ı Pak’tır pirimiz üstadımız’ levhası asılı idi.
Esnaf geleneğinde her mesleğin pirleri vardı. Terzilerin piri ise Hz. İdris’ idi.
Veresiyeden canı bağrı yanan esnafların dükkanlarında ise ‘ Veresiye veremem / Ardın sıra gelemem / Gelirsem de bulamam / Bulursam da alamam. Yazıları dikkat çekiyordu. Şimdi tarih olmuş ilçemizin içkili lokantalarından Nezir Gümüş abimizin lokantasının bir duvarında ‘ Az iç / Temiz iç / Peşin iç / Kime ne de iç yazısı veresiyeci akşamcılara yapılmış bir uyarı ve tembih yazısı idi sanki…
Geçmişte rızık kapısı olarak görülen dükkanların giriş kapısında her hayırlı işe Allah’ın adı ile başlamanın hayır getireceği inancı ile ve de besmelenin faziletine duyulan derin saygı ile ‘Bismillahirrahmanirrahim’ yazısı asılı bulunurdu.
Esnaflarımızca ekmek teknesi olarak görülen dükkanları anlamlandıran bu yazıları duvarlara asmak bir gelenek haline gelmiş, hat sanatında ‘Kelam-ı kibar’ ( Hikmetli söz ) olarak tarif bulan bu mesajların dükkanların duvarlarına asılması toplum tarafından kabul görmüştü.
Mana değeri ön plana çıkarılarak edebi ve nükteli bir üslupla ifade edilen bu yazılar toplum vicdanında da yer bulmuştu. Bu yazılar marketler hayatımıza girmeden, enflasyon canavarını tanımadığımız yıllarda her dükkanın kapısında ve duvarlarında okunan, camlı çerçeveli kanaat, vicdanlı olma, dürüst olma esnafı yücelten düşündüren sözler ve sosyal hayata yön veren mesajlar içeriyordu. Ayrıca bu levhalar hem esnafa hem de müşterilerine doğruluk dürüstlük gibi erdemi hatırlatan semboller olmuştur. Esnaf da bu gibi yazıları dükkanında bulundurmakla bereketin artacağına inanmıştır.
Vermiş oldukları mesajlarla asılı oldukları dükkanları anlamlı kılan bu levhalar toplumun temel dinamiğinin ahlak kurallarını olduğunun göstergesi ve hatırlatıcısı idiler. O levhalar artık esnaf dükkanlarının duvarlarında görünmüyorlar. Terzi dükkanları azaldı, terzi çıraklığına özenen yok. Marketlerin bir berber reyonu eksik. El emeği ile yapılan bir çok meslek yok oluyor. Bugün terzilik mesleği teknolojinin ilerlemesi modanın etkisi ile hazır giyim ürünlerine olan ilgi ve de çırak yetiştirememe nedeni ile kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biridir. Şimdilerde terziler sökme dikme tamirat dışında iş yapmıyorlar.
Nöbet geceleri bazen aşağıdan yukarıya birbirine omuz vermiş ilçemizin kuruluşunun caddesi olan Çağpar caddesinin dükkanlarına bakıyorum. ‘Bereket versin’ ‘Bereketini gör’ cümleleriyle ticaretlerini bereketlendiren her sabah umutla açtıkları dükkanlarından elde ettikleri rızıklarla evlerini geçindiren o kanaatkar esnaflardan hiçbiri hayatta değil. Bereketle ilgili temennalar kayboldu artık. Eski güzellikler tarihe karıştı. İşte ‘Balıkçı’ Mehmet Yılmaz, Nazım Pehlivantürk, Nurettin Taşova, Ahmet Yücel, Hayrettin Fahrettin Konyar, Selahattin Gümüşoğlu, Saatçi Cemal Kemaloğlu, Ecz. Esengül Celep, Berber Ahmet, Mehmet Sayarlar, Yusuf Önder, Terzi Rasim Şenel, Mustafa Denizli, Osman Gözaydın, Mustafa Kılıç, Mustafa Aydın bu dükkanların parmakla gösterilen ilk sahipleri idi. Şimdi anlıyoruz ki onların hayatta olduğu o çarşıda yaşatılan tek zenginlik gönül zenginliği imiş…
Berberlerimizin ve Terzilerimizin şahsında tüm esnaflarımıza ahilik ruhuna uygun bir ticaret hayatı ve bereketli kazançlar diliyoruz.

YORUM EKLE