Fatma Tunçer Öncü kaleme aldı! İşte Mustafa Yıldızdoğan'ın özel çocuklarla buluşması:
Mustafa Yıldızdoğan mütevazi bir sanatçı filan değil
Her hikâyenin olduğu gibi bu hikâyenin de bir başlangıcı var elbette…
Aslında hikâye geçen hafta Duygu’dan gelen bir telefonla başladı.
Duygu dünyanın en zor işlerinden birini yıllardır başarıyla yapan bir iş kadını, bir idareci bir anne… Deha Özel Eğitim ve Rehabilitason Merkezi’nin Müdürü. Aslında onun hikâyesi de oldukça uzun… Yıllar önce iki engelli çocuğu için özel eğitim sektörüne giren bir babanın Veli Çoban’ın kızı… Duygu, kardeşlerinin ve ailesinin yaşadığı sorunlar sebebiyle konu hakkında oldukça bilgili ve onların merhamet ve sevgiye ne kadar ihtiyaç duyduğunu bizzat yaşamış olduğu için son derece sevgi dolu ve merhametli.
Eşi Hayati Fark Anaokulu ve Kreşi ayrıca Fark Akademi ve Deha Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı. Aile olarak eğitim sektöründe ciddi bir boşluğu dolduruyorlar. Peki, bu anlattıklarımın Mustafa Yıldızdoğan’la ne alakası var diyeceksiniz. Geçen hafta Duygu, Mustafa Yıldızdoğan’ın Deha Özel Eğitim ve Rehabilitason Merkezi’ni ziyarete geleceğini söyleyerek beni de davet etti.
Ortada basın yok, kameralar yok. Peki, Mustafa Yıldızdoğan neden var? İlk aklıma gelen soru bu oldu. Ben de açık açık sordum neden geldiğini. Bildiğiniz üzere Mustafa Yıldızdoğan uzun süredir Konya’da yaşıyor. Bütün işi gücü İstanbul’da ama o yaşamak için memleketini seçmiş. Ve yaşadığı mahallede cuma namazına giderken kendisini gören Deha öğrencileri Duygu ablalarına Mustafa Yıldızdoğan’ı görmek istediklerini söylemişler Duygu da bir tanıdığı aracılığı ile konuyu kendisine iletmiş. Mustafa Yıldızdoğan da ilk ricalarında hemen yarın geleceğini söylemiş.
Ve geldi de… O gün bütün çocuklar heyecanla beklerken elinde bir tepsi baklavayla geldi Mustafa Yıldızdoğan… Önce kurum yetkililerinden bilgi aldı, ardından özel eğitim alan bütün çocuklarla tek tek ilgilendi. Duygu bana haber vermemiş olsaydı muhtemelen bu ziyaretten kimsenin haberi de olmayacaktı.
Orada özel eğitime ihtiyaç duyan onlarca çocuk ve o çocuklara sevgiden öte bir özenle eğitim veren öğretmenler gördük. Hayatımın en anlamlı günlerinden biriydi açıkçası. Bir anne olarak çektiğim yürek sancısını anlatamam. Başkalarının acıları ve çaresizlikleri üzerinden şükür etmek pek alışkanlığım değildir ama sadece düğmelerini iliklemek için bile özel eğitim alan çocukları görünce günlük dert ve telaşlarımızın ne kadar anlamsız olduğunu bir kez daha gördüm.
Gelelim Mustafa Yıldızdoğan’a… Hani mütevazı sanatçı filan derler ya… Aslında bu sözde bile kibir bulurum ben. Çünkü bu ifadeyi bir üst sınıfın alt sınıfa gösterdiği ilgi olarak anlatırlar. Hani “halka inebilmek” diye iğrenç bir tamlamadan sonra kullanırlar ya bu ifadeyi. Oldum olası nefret ederim.
Ama size söyleyeyim Mustafa Yıldızdoğan mütevazı bir sanatçı filan değil. Çünkü o gün çocuklarla ilgilenirken tevazu değil içten bir sevgi ve merhamet gösterdi. Her çocuğa şefkatle sarıldı ve samimi bir ilgiyle bilgi aldı. Çoğu kez de ağlamamak için defalarca yutkundu. Çocuklarla diyalogları kimi zaman bizi ağlattı kimi zaman güldürdü.
Uzun süredir Deha’da eğitim gören ardından da orada işe başlayan Down sendromlu Burak’la sohbetleri görülmeye değerdi. Aslında Burak orada çalışmıyor ama Duygu Hanım ve öğretmeni Mukadder Hanım’dan öyle çok saygı ve sevgi görmüş ki her gün kuruma gelmeye başlamış. O sohbetin tamamını kaydedemedim ama bir kısmını kaydettim.
İşte böyle mütevazı bir sanatçı filan olmayan ama tek kelimeyle insan olan Mustafa Yıldızdoğan. Kendisine ne kadar teşekkür etsek az...