banner45

BU DÜNYADAN ‘EMMİ’ GEÇTİ…

Hiç bilmeyiz kimde sıra

Aramızda gezer ölüm.

Halkı bostan eylemiş

İstediğini seçer ölüm.  Demiş gönüller sultanı Yunus Emre.

16 Kasım 2022 tarihinde Vehbi Soyal’ı (Emmi) yi yitirdik. Çocukluk ve gençlik arkadaşımız, kadim dostumuz, sevdiklerini acılar içinde bırakarak 76 yaşında delikanlı bir çınar olarak aramızdan ayrıldı. Onu 17 Kasım günü aile mezarlığında toprağa verdik.

Yarım yüzyılı aşkın arkadaşlığımız boyunca çok şeyleri paylaştık onunla. Benim için kardeşle eşdeğerdi. Vefalı dostluğunu unutamam. Yaşı ve sağlık durumu ne olursa olsun ölümü kimseye konduramıyorsunuz. Hele de yitirdiğiniz insan yarım asırlık bir arkadaşınızsa…

Ölüm ayrılıklar içinde insanı en çaresiz bırakanı, kaybettiğimizin bıraktığı boşluğu ancak anılarla ve daha dün cümleleriyle doldurmaya çalıştığımız bir hayat gerçeği.

Emmi, halk dilinde ‘amca’ nın karşılığıdır ama amcadan daha sıcak bir sözcüktür Taşova’nın ‘Emmi’ si ile ilgili herkesin söyleyeceği bir şeyleri olacaktır. Ben de zamansız kaybettiğimiz sevgili arkadaşımı çok sevdiğimi ve gün geçtikçe özleyeceğimi söyleyerek başlamak istiyorum yazıma.

Vehbi Soyal benim gençlik yıllarımdan bugüne gelen, güvendiğim, dertleştiğim, gönlümü açtığım bir arkadaşımdı. Aramızda ki diyalog hiç kopmadı, samimiyetle sürdü.

Emmi sakin saygılı, insanların sevip saydığı amca sıcaklığı duyduğu kimseyi incitmeyen bir arkadaşımızdı Müziği özellikle Türk Sanat Müziği ve fasılları, gençliğimizin yazlık sinemalarında seyrettiğimiz siyah beyaz Türk filmlerini çok severdi. TRT müzik de sevdiği bir program olursa arar, dinlememi söylerdi.

Onunla beraber çekindiğimiz onlarca resmimiz var. Evlerin duvarlarının beyaz olduğu, komşuda pişenlerin paylaşıldığı, selamsız sabahsız geçilmeyen, evdekilerin hal hatırının sorulduğu, büyüğe saygının küçüğe sevginin gösterildiği acısıyla tatlısıyla birlikte yaşamış olduğumuz gençlik yıllarında sabah erkenden sokağa çıkıp arkadaşlarla buluşur sadece su yemek ve tuvalet için eve uğrardık. Rahmetli annesinin beyaz badanalı tek katlı kerpiç evlerinin sofrasında Vehbi’yle birlikte çok açlık giderdik.

O dönemde ne çok zengin ne de çok fakirdi insanlar. Herkes istediği hayatı yaşayacak kadar iyi durumdaydı. Arkadaşlarımızla birlikte yer içer, birlikte oynar birlikte büyürdük. Bahçeli kerpiçten evlerin sıcaklığının yaşandığı, sokaklarında kilit taşların döşeli olmadığı, elektrik direklerinin ağaçtan olduğu o yıllardı bizim gençlik zamanlarımız. Şakayla karışık oturduğu adresi ‘Müzisyenler mahallesi, sele sepet sanayii sokak uniroyal Vehbi Soyal diye tarif ederdi.

Kadim dostum, çocukluk gençlik arkadaşım Vehbi Soyal’la beraber olduğumuz siyah beyaz resimler 50 yıl evvel çekindiğimiz fotoğraflarımızdı. Dile kolay yarım asır. Susan Sontag ‘Bütün fotoğraflar birer ölümü anımsamadır’ der. Emmiyle çekilmiş o eski fotoğraflarımıza zamanın her insanı, her şeyi değiştirdiğinin birer belgesi olarak hüzünle baktım. Fotoğraflara bakarak hikayelerini hayal ettim. Ve bugünü düşündüm. Milyarlarca sosyal paylaşım siterinde boy gösteren fotoğrafların hiç birinde siyah beyaz fotoğrafların gizemi ve büyüsünün olmadığını fark ettim. Siyah beyaz fotoğraflara baktığımızda fotoğraf canlanıyor, konuşuyor sizinle. Masum bir çocuk yüzü. Bir gençlik fotoğrafı. Yüzde ergenlik rüzgarları, delikanlı bir gülümseyiş.

Evet platonik aşklar, çıkarsız arkadaşlıklar, müzisyenler mahallesi diye tarif bulan sımsıcak bir mahalle, sele sepet sanayii sokak adı verilen sevgi dolu bir sokak, huzurlu kerpiçten bahçeli bir ev, çocukluk ve gençliğin hasretle anılışı.

Zaman her şeyi eskitiyor yıpratıyor yok ediyor, yaprağı taşı, kumaşı yaşı… Her şeyi. Bir tek anılar, hatıralar bu acımasız hükümden azade. Onlar zaman rüzgarı ile yıpranmıyor. Hatırlandıkça karşınıza her an taze yeni ve diri olarak çıkıyorlar.

Vehbi arkadaşım 76 yıllık hayatını inandığı gibi yaşadı. İbadetini aksatmadı. Namaz vakitlerine yakın iş yerine gelir ezana kadar sohbet ederdik. Son iki uğrayışında telefonundaki küçük sevimli kız torununu bana da göstermiş o videoyu uzun uzun izlemesini ölümünden sonra manidar bulmuştum. O arkadaş canlısıydı. Beraber çıktığımız Datça tatilinde, Köyceğiz’e uğrayıp askerlik arkadaşını bulmuş ve görüşmüştü

Vehbi arkadaşım babalık hayatı boyunca kızlarıyla hep iftihar etti ve kızlarının hep övünç duyduğu bir baba olarak yaşadı. Değerli arkadaşım; kızlarının (Nazan, Bilge ve Melike) nin senin için şunları söylediğini duyar gibiyim:

‘Sevgili Babam senin neyini çok seviyoruz biliyor musun. Varlıktan da darlıktan da hiç şikayet etmedin. Sade olana değil, esirgenenlere de şükrettin. Hayatı tırnaklarıyla kazanmak neymiş gösterdin bize. Sen bizim kahramanımızsın aslan babam. Senin olduğun yerde biz kendimizi hep güvende hissettik. Seni çok seviyoruz ve senin kızın olmaktan gurur duyuyoruz nurlar içinde uyu’

Çoğunu kaybettik o güzel insanların. Birer birer göçüp gitti arkadaşlar tanıdıklar. Ne çok an, ne kadar çok hayat yaşanmamış gibi oldu ama hatıraları bizimle. Onları yanı başımızdaymış gibi anımsayalım.

Hayata beraber başladığımız

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir

Gittikçe artıyor yalnızlığımız

Cahit Sıtkı Tarancı

Değerli arkadaşım, Allah’ın rahmeti üzerine olsun mekanın cennet olsun, ailene sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

YORUM EKLE