Hey gidi dünya hey...
Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olduğu dönemlerde bu tür çığırtkanlar neye ve kime hizmet etmeye görevli gelmişler. Kurtuluş Savaşı dönemlerinde de Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları düşmanla bir yandan bir yandan da hep bu gibi karanlık insanlarla uğraşmışlardır.
Sapla samanı da karıştırdık, at iziyle it izini de ...
Sağlık ile oyun oynarcasına bilimsel senaryolar geliştirdik. Bir gün önce söyleneni diğer gün yalanlayan uzmanlar eşliğinde sağlıklı günleri hastalık nadasına çevirdik. Giden gitsin kalan sağlar bizimdir mantığı şifreler ve kurgularla tüm insanlığın beyinlerine kazındı.
Kimileri dere tepe aşmadan gelen virüsleri kabul etti, kimileri nişan ve düğünlerde elleriyle büyüklerine ikram etti. Bu hengamede umursamaz bir kesim umursayan büyük kesime risk olmaya çalıştı ve başardı. İstanbul'da kirlenen yerlere paspas çekmeye çalışan başkent Ankara virüse de paspas oldu.
Bu arada bilim kurulu çalışmaya devam etti yorulanlar geçmişi geleceğe kurban etti. Bu kurbanlıklara sarılan köşe yazarlarından bazıları da bilim kurullarına iğneleyici sözler etti. Hani her daim bilimden ilimden bahseden bu yazar, bilim insanlarıyla da kendi düşüncesiyle örtüşmediğinden alay etti.
Burada bir antiparantezle anlatmak istediğime bir paragraf açayım, bu salgın Allah'tan sadece ülkemizde gerçekleşmedi, mazallah iktidarı sallayıp devirmeye en büyük etken olarak kullanılırdı. Bu şekilde bile kullanmaya çalışan aklı evveler olduğuna göre, öyle olmuş olsaydı vay halimize... Dışarıyla bir olup içeriyi darmadağın etmeye kalkarlardı.
Daha önceside ''Akil Adamlar'' mevzusunda aynı senaryo yazılmış onlar eleştiri üstüne eleştiri alırken, bu memleketin altına dinamit yerleştirmeye çalışan ''gezi olaylar'' bunların en masum gösterisi olmuştu. Alışmış kudurmuştan beter misali yapıştıkları koltukların hakkını veriyorlar. İhanet koltuklarını altlarına kim tahsis etmişse hiç ama hiç taviz vermeden ''buyur paşam'' misali emirler telakki ediliyor.
Bize göre ve toplumun düşüncesine göre velhasılı kelam ortaya çıkan gerçeğe göre, o zaman yapılması gereken hareketi uygulamaya koymak ve o hendeklere ulaşabilmek için gerekli bir durumdu. Sonuç ortada pkkypg ve uzantıları darmadağın..
Gelelim Pandemi dönemi ''bilim kurulu''na..
Devlet erkanı bu konuda kendi insiyatifini bilim adamlarından yana kullanmış ve en doğru olanı ortaya koymuştur. Bilim insanına güvenen iktidar,bilim insanının söylediklerini milletiyle paylaşmıştır. Bundan daha doğal bir durum olamaz. Sonra birileri kalkar bilim insanı hata yaptı derse; o diyen kişinin künyesine bakmak gerekmez mi ? Bu kişi yazdıklarına baktığınızda her işin uzmanı bir deha...
İşte bu deha birilerinin emirlerine istinaden yazılar kaleme alacak, kendi fikirleriyle hareket eden bilim insanlarına laf sokuşturacak. Sonra da rahmetli Atatürk'ün ''Beni Türk Hekimlerine Emanet Edin'' sözüne aykırı bir sözle Türk doktorlarını aşağılayacak. Yok öyle arkadaş sen o zaman yazmayacaksın Atatürk üzerine kitap.. Önce saygın olacak bu memleketin ilim ve siyaset adamlarına, hatta ve hatta ülkenin başı olan Cumhurbaşkanına...
Öyle kinayeli pozlar verip ve kendini bir adamdan zannedip bu ülkede ihanet raconu kesemezsin...
Yemezler öyle....
Sizin gibilere rağmen bu ülke Mustafa Kemal Atatürk'ün hedeflerine yürüyecek. Ama siz hala onun bıraktığı yerlerde debelenip duracaksınız.
Bana da sen kimsin ? diyecek olursan..
Ben 1924 Selanik Mübadillerinden Müsli Hoca'nın torunu Süleyman oğlu Müslüm Söyler..
Öyle paralı koltuğu olan, onun bunun yaz dediğini yazan değil, kendi fikirleriyle hareket eden sade vatandaş...