Bugünleri ileride hatırlayıp ah vah etmemek için, dün Azerbaycanlı şair Bahtiyar Vahapzade'nin yazdıklarını bugün okuyalım...
Okuyalım ki, kaybedilen değerlerin kıymetini kaybetmeden anlayalım.
Bahtiyar Vahapzade, 1973 yılında şarkı metni olarak yazdığı bir gazelde, vatan aşkına yanmanın bir “bahtiyarlık” olduğunu da vurgular:
“Bahtiyar’ım ki, vatan aşkına yandım, yanarım,
Hele yatmışları gafletten uyandırmak için.” Diyor.
Şair, “Tarih” adlı şiirinde, yıllarca Sovyet döneminde Azerbaycan Türkü’nün kökünden koparıldığı tespitinde bulunarak, vatan için “tarih” kavramının ne ifade ettiğini vurgular:
“Bizi ayırdılar benliğimizden
Millet kökten kopan bir budak oldu
Süzüldü yad sesi öz nayımızdan
Geçmişin yüzüne şimdi ak oldu.
Hele unutuldu Kur’an da, din de.
Geçip geldiğimiz yollar danıldı.
B. Vahapzade’nin şiirlerinde dikkat çeken bir başka vurgu da “Vatan ezan” ilişkisi üzerinedir:
“Bu dağı, bu taşı bin yıldan beri
Vatana çeviren ezan sesleri
Ne imiş, acaba, ne diyor o ses?
Göklere yönelen o kayıp nefes?
Nedir o sesteki azamet, keder
Genişlik, enginlik, sonsuzluk kadar?
Yerleri göklere bağlayan direk,
Gökleri yerlere indiren dilek.”
B. Vahapzade’ye ikinci önemli unsur da “vatan tehlikede iken kimsenin birbiriyle uğraşmaya hakkının olmaması”dır:
“Tarih bizi imtihana çekirken,
İmdad umar hepimizden bu vatan
Dünya da hak sesimize kâr iken
Türkün Türkle adavete hakkı yok.
Ne çok imiş bu topraa göz diken
Baka baka gözümüze mil döken.
Düşmanımız dostumuzdan çok iken
Türkün Türkle adavete hakkı yok.”
Yine Vardar nehrinin kenarında uzanan “Islahhane Ormanı”nı da şairi etkileyen bir başka vatan parçasıdır. Şair bu ormanı da tıpkı Vardar nehri gibi “dertlere derman” olarak görür.
“Orman nice can dağlayacak dertlere derman
Nice bîkeslere me’vâ güzel orman”
Islahhane ormanında da zaman zaman şairin vatan sevgisi canlanır ve gönlü raks eder.
“Mest oluyor gönüller bu zevke bir göz baksa
Bu güzellik süzülüp gönlüne toptan aksa
Rüzgar bile çıldırmış döner döner ortada
Ağaçlarla beraber gönlümde girdi raksa”
“Handeler, güller baharlar gönlüme bîgânedir
Bence ismi varsa cismi yok birer afsânedir
Dağlarıyla bağlarıyla baksanız kâşânedir
Bence lâkin yaslı yurdum eski bir viranedir”
“Sönüp gitmiş ocağım artık tütmez olmuştur
Solup bitmiş bağımda çeşme bitmez olmuştur
Baykuş sesiyle ufku çınlayan vatanımda
Bahar olmaz gül açmaz bülbül ötmez olmuştur”
“Ey iskelete dönmüş ağaçlarda hayatı
Ey şen ölü toprakta bu canlı safahâtı
Halk eyleyen Allah!
Döndüm sana nâgâh
Solmuş bu koca millete ver ruh-ı baharı Âsâr-ı baharın ile canlat bu diyarı Şaşkınları sen hak yola irşâd et ilâhi Peygamberin ümmetini şâd et ilâhi” (Bir Garîbin Baharda Hazân Duyguları
“Ey ölü toprağa solmuş çiçeğe Kuru ormanlara can bahş Allah!
Bize de hubb-ı vatan ver canlat Yoksa bu böyle giderse eyvah!”
Evet gördüğünüz üzere şair hem vatan aşkını hem de vatan toprağındaki tüm canlıları şiirlerine konuk etmiş. Ormanların ve onlara neşe kaynağı olan canlıları vatan içinde yaşayan milletlere bir cennet bahçesi hükmünde anlatmış.
Bu günlerde ilim adamından tutun, sanatçı ve siyasetçisine kadar bu cümleleri içine alabilecek derin bir vatan sevdasıyla kalem ve beyin oynatan bulamaz yada nadir buluruz.
Allah geleceğimizi aydınlık ve ferah eylesin....